Vaktiyle bir ova köyünde köylüler tarlalarını sulamak için ırmağın suyunu nöbetleşe kullanmak üzere anlaşmışlar.

Irmak boyunda bulunan tarlalar, açılan kanallar vasıtasıyla sıra ile sulanıyor, herkes tarımı ile meşgul oluyormuş.

Köyün açıkgözlerinden birisi, daha fazla kanal kazıp ırmaktan su çalmayı aklına koymuş.

Kanalı gizleme maksadıyla da üzerini çalı çırpı ve taşlarla örtüp araziye uydurmuş.

En üstte de saman yığınları koymuş ki kimse kanaldan şüphe etmesin.

Bir müddet sonra, ırmağın daha aşağılarındaki tarlalara giden suyun azalması üzerine köylüler, durumu araştırmaya karar vermişler.

Ne çare ki arayıp taramaları sonuçsuz kalmış. Daha yukarılarda çok akan suyun, belirli bir noktadan sonra birdenbire azalmasına bir türlü anlam verememişler.

Nihayet tarlaları dolaşıp bakmaya başlamışlar.

Kaçak su alan köylünün tarlasına geldiklerinde, bostan havuzunun daima su ile dolu durduğu dikkatlerini çekmiş. Üstelik havuzun üzerinde saman kırıntıları yüzmekteymiş. Bu suya bu samanlar nereden geliyor diye araştırınca saman yığınlarına ulaşmışlar ve nihayet samanları eşeleyince kanalı bulmuşlar.

Bunun üzerine, köyün ihtiyar heyeti toplanmış ve köylüyü falakaya yatırmışlar. Değneği vururken de şunu tekrarlıyorlarmış.

---Saman altından su yürütürsün ha!

Al bakalım hak ettiğin cezayı!

Peki neyi anlattık bu hikayeyle bakalım.

Anlamı;

BAŞKALARINA SEZDİRMEDEN MENFAAT TEMİN EDEN; YAHUT İNSANLARI, BİRBİRİNE DÜŞÜRÜP ORTALIĞI KARIŞTIRANLAR.

Bunlar kim Mİ? Her halde burada yazmaya söylemeye gerek yok.

Umarım bir gün sizi bir ihtiyar Heyeti olmasa da aklı, dimağı hür adil, ideolojisi İnsan odaklı olan Genç Heyeti falakaya yatırır.

Esen kalın.