İç politikada sıkışıp, ne yapacağının arayışı içine giren ve kendisi gibi futbolcular başta olmak üzere, çalışanlara, halka zulüm yapan manyak oğulun, babası Saddam'ı hatırlayan var mı?..
Bilmiyorum ama Suriye'ye yeni bir harekât yapılması düşünülen, Rusya ve İran'ın karşı çıktığı, ABD'nin bölgedekilerini silahlandırmayı hızlandırdığı  Temmuz ayı ardından yaklaşan seçimler ve bir hafta kalan Ağustos ayı nedense bana Irak'ın işgalini ve yaşananları hatırlattı...
Çünkü hala kan, revan için olan ve son olarak Ardahanlı iki genç hemşerim Öktem kardeşlerinde iş yaptığı dost bildiğimiz Cezayirli yetkililerin ziyaret edip, Arap Birliğine yeniden katılmasını istediği Suriye'ye komşu olan Irak'ta yaşananlar hemen her gün ekranlarda gazetelerde ve dünya gündeminde olmaya devam ediyor.
Evet, Temmuzun son haftasına girdiğimiz  günlerde yaklaşan Ağustos ayını en çok hatırladığımız yıl 1990, gün ise 2 Ağustos'dur..
Saddam'ın Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan ve Kuzey Irak'taki Barzani yönetimindeki özerk bölgeyi yönetenler değil de, o bölgeyi sömürüp, yiyenler gibi Kuveyt'i yöneten El Sabah ailesi İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin'e milyarlarca dolar yardımda bulunmuştu.
Bu cömert yardımın nedeni ise Saddam Hüseyin’e sevgiden çok İran'a duyulan husumet idi. Saddam Hüseyin ise tüm Sünniler adına savaştığı için El Sabah ailesinin bu borcu silmesini bekliyordu.
Ve aynı tek adam Saddam Hüseyin ülke içinde umduğunu bulamayınca Kuveyt'in OPEC petrol üretimi kotalarını ihlal ettiğini öne sürdü, zor kullanarak Kuveyt'i işgal etti.
Dünyanın cendermesi ABD ise Kuveyt'in işgaline kadar olan süre boyunca Irak ile ilişkileri normalleştirmeye çalıştı. Saddam Hüseyin ise bu konuda iş birliğine sıcak bakmadı.
Kuveyt'in işgali sonrasında Başkan George H. W. Bush hemen safını belirledi; ABD saldırganın yanında yer almayacak, mağduru koruyacaktı. Yetmedi tek adam tarafından yönetilen Irak'ın da içinde olduğu bölgeye demokrasiyi getirecekti..
İlk adım Saddam Hüseyin’in saldırı alanını genişletmesine engel olmaktı.
ABD'nin sivil yönetimi Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) konusunda ABD ordusunu daha yaratıcı düşünmeye zorluyordu. Daha yaratıcı proje üretmek görevi de Wolfowitz'e verildi. Siyasi danışman askeri danışmana dönüşmüştü.
Wolfowitz, “Batı'dan Kuşatma” adını verdiği yeni bir strateji geliştirdi. Buna göre ABD ordusu cepheden savaşmayacak, düşmanı arkadan kuşatacaktı. Genelkurmay Başkanı Colin Powell ve Schwarskopt bu stratejiyi mantıken geçerli bulmadılar ve reddettiler.
Irak savunma hattını kırmak için daha büyük bir askeri destek gerekiyordu. Schwartzkopf'un emrinde 265 bin asker vardı, o ise bunun iki mislini talep ediyordu. Başkan Bush ”ne isterlerse verin” dedi.
Ve Bush aynı dönemde BMGK'dan 668 nolu kararı çıkarttı. Bu karara göre Irak'ın, Kuveyt’ten geri çekilmesini sağlamak için her türlü askeri harekete olanak sağlanıyor ve Saddam Hüseyin'e Irak'tan çekilmesi için 5 Ocak 1991 tarihine kadar bir süre tanınıyordu.
Çöl Fırtınası (Operation Desert Storm) operasyonu 17 Ocak 1991 sabahı saat 02:40’da başladı. İki ABD helikopteri Irak açısından hayati önem taşıyan iki radar istasyonunu imha etti. Bunu izleyen dakikalar içinde F-117 uçakları Bağdat üzerinde dolaşmaya ve Bağdat’taki en önemli hava savunma sistemleri ve hükümet binalarını bombalamaya başladılar.
Bu saldırılar 40 gün sürecek büyük bir hava saldırısının açılış salvolarıydı. Irak hava güçleri geri çekildiler ve karşı saldırıya geçmediler.
27 Ocak gününe gelindiğinde koalisyon güçleri hava üstünlüğünü ele geçirmişlerdi. Saddam Hüseyin ise İsrail'e attığı Scud füzeleri ve Basra Körfezine akıttığı binlerce varil ham petrolle cevap verdi.
Her bombardıman ile Irak ordusu biraz daha zayıflıyor ve böylece ABD askerlerini bekleyen tehlikeler azalıyordu. Altı hafta süren bombardımanlarda 100 bin sorti yapılmış, 300 cruise füzesi kullanılmıştı.
Ön cephede savaşan Irak ordusunun kayıpları yüzde 50’ye varmıştı. Cumhuriyet Muhafızlarının kayıpları ise yüzde 25 civarındaydı. Bütün bunlara rağmen 23-24 Şubat günlerinde son saldırılarını yapacak olan ABD askerlerinin ve deniz kuvvetlerinin çok rahat oldukları söylenemezdi.
24 Şubat 1991’de Kuveyt’te kara operasyonu başladı. Deniz kuvvetleri büyük bir direnişle karşılaşmadılar. Irak ordusu kimyasal silahlar kullanmadı. Günün sonunda Saddam Hüseyin birliklerine geri çekilmelerini söyledi.
26 Şubat’ta ABD askerleri ile Cumhuriyet Muhafızları karşılaştılar, 27 Şubat akşamı ABD komutanları bir gün sonra Irak ordusunun ortadan kalkmış olacağını söylediler. Ancak o gün gelmeden Çöl Fırtınası Operasyonu sona ermişti.
Ama savaş alanında durum sona ermemişti. ABD 24. Tümeni ateş altında kaldı. Cumhuriyet Muhafızları hala ayaktaydı. Ancak asıl felaket askerlerden değil, Irak halkından geldi.
Iraklı Şiiler güneyde, Kürtler kuzeyde ayaklanarak Saddam Hüseyin’i devirmek için harekete geçtiler. Saddam Hüseyin ABD'ye karşı kullanamadığı tüm silahları kendi halkları üzerinde kullandı.
Binlerce insan öldü, yüzbinler kaçmak zorunda kaldılar. Kuzeyde Türkiye sınırına yığılan Kürtlere karşı kimyasal silahlar kullanıldı.
Bunlar yaşanırken hala Güney Irak’ta bulunan ABD güçleri kıllarını kıpırdatmadılar. Sonuç epik boyutlara varan bir insani kıyım oldu.
ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi yeni bir felakete daha imza atmış oldu. ABD şiddete karşı şiddet uygulayarak düzen sağlayacağını düşünmüş ve bir kez daha fena halde yanılmıştı.
Irak, ABD müdahalesiyle daha büyük bir kargaşa ve daha büyük bir şiddetin içine itilmişti. Bush, göz göre göre Kürt halkını Saddam Hüseyin’in önüne atmış, kendi askerlerini korumak pahasına bölge insanlarını ölüme göndermişti.
Nisan ayı başında Bush ABD ordusuna Kürtlerin yardımına gitmesi için emir verdi. “Operation Provide Comfort” (Huzuru Temin Harekâtı) başlatıldı. Bazılarına göre bu güvercinlere yem atmaktan farksız bir insani yardım programıydı.
Binlerce Kürt insanı dağlarda aç susuz, ilaçsız kalmıştı. ABD uçakları havadan yardım paketleri atarken karadan giren ABD birlikleri Türkiye-Irak sınırında bir “güvenlikli bölge” oluşturdular.
Irak Kürtlerinin Filistinliler gibi mülteci olabileceğini düşünen ABD Kürtleri Irak'a geri dönmeye ikna etmek, bunun olabilmesi için de Kürtlerin Irak’ta güvenliğini sağlamak zorundaydı. 24 Haziran 1991’de 2. Huzuru Temin Harekâtı başlatıldı.
Savaş bitmiş ama bir başka savaş başlamıştı. Türkiye'deki üslerinden hareket eden ABD uçakları, Fransız ve Türk Hava Kuvvetleri ile birlikte Irak'ta 36. paralelin üstünde bir uçuşa kapalı bölge oluşturdular.
Bunun amacı Irak Kürtlerinin Bağdat merkezi yönetimine karşı korumaktı. Uzun vadede ise Kuzey Irak'ta otonom bir Kürt devleti oluşumunun yolunu açmaktı. 2. Huzuru Temin Harekâtı 1996 yılına kadar devam etti.
Bu süre zarfında ABD uçakları 42 bin sorti, diğer müttefik ülkeler ise 20 bin sorti yapmışlardı. Tüm bu çabalara rağmen, operasyonlar sona ermedi sadece yeni bir ad altında devam etti “Re-designated Northern Watch” (Yeniden şekillendirilen Kuzeyden Keşif Harekâtı).  Bu operasyon sonucu 36 bin sorti daha yapıldı.
ABD Kuzey Irak’ta Kürtleri koruma altına alırken, Güney Irak’ta “Southern Watch” (Güneyden Keşif) operasyonunu başlattı.
Suudi Arabistan’da demirlemiş ABD savaş gemilerinden kalkan savaş uçakları Irak'ın güneyinde 32. paralel altında kalan bölgelerde hem hava hem de karada Irak ordusunun hareketini engelliyordu.
Irak’taki Şiileri Saddam Hüseyin'den korumak amacıyla yapılan bu operasyon, diğer yandan da Saddam Hüseyin’i zayıflatma amacını güdüyordu.
ABD'nin bu girişimlerine karşı Irak ordusunun yaptığı saldırılar hemen etkisizleştirildi. Uçuşa kapalı bölgelerde uçmaya kalkan Irak uçakları anında düşürülüyordu.
Bu arada Bill Clinton 1993 'de ABD'nin 42. Başkanı olarak yemin ediyor ardından Saddam'ı bir çukurda biten hikayesinin sonuna gelen süreç yaşanmıştı..
İşte bir hafta kalan Ağustos 2'ye doğru giderken Suriye'de yaşananların yanında Irak'tan gelen çatışma, tatil bölgesine düşen ve içinde çocuklarında olduğu bombalar ardından gelen şehit haberleriyle zaten ısınan havalar iyiden iyiye ısınıyor ve daha yakıcı hale geliyor.
Ki umarım Saddam'ın yaptığı hatayı birileri yapmaz ve bu bölgede akmaya devam eden kan
lar zaten hep akan kırmızı kana dönmez...
Bu nedenle Ağustos ayına ve seçime doğru giderken dikkatli olmak gerek, oynanan bu karanlık oyunları bozan, barışçıl adımlar umarım atılır diyorum.