M.Ö 535-475 yılları arasında Efes'de yaşamış olan ünlü filozof Herakleitos ve ondan yüzyıllar sonra yaşayan Buddha, (birbirlerinden habersiz olarak) "Herşey değişir; değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" demişlerdir.

Yıllar önce katıldığım bir programdaki eğiticilerimizden birinin "Her eğitim bir değişimdir ve her değişime karşı mutlaka bir direnç vardır" dediğini hatırlıyorum...

Aynı eğiticimizin (espri ile karışık) dediğine göre, değişimden hoşlanan tek varlık, altını pisleten bebekmiş...

İnsanoğlunun değişime karşı direnç göstermesinin ana sebeplerinden ikisi, alışkanlıklarından vazgeçmek istemeyişi ve değişimden zararlı çıkacağını hissetmesidir.

Bu hafta sizlere, değişime karşı direncin ilginç bir örneğinden, "Devecilerin İsyanı"ndan bahsetmek istiyorum.

Yollar ve bu yollarda çalışan ulaşım araçları günümüzün uygarlık ölçütlerinden sayılmaktadır.

Ulaşım sektöründe en güvenli ulaşım aracı ise trendir.

1856 Islahat Fermanı sonrasında yabancı sermayenin güvence kazanmasıyla, İngiliz girişimcilerin Osmanlıya sundukları yatırım projelerinin en önemlisi, İzmir-Aydın demiryolu hattıydı. Bu hat, imparatorluğun en önemli ihracat limanı olan İzmir'i Anadolu'nun içlerine bağlayacaktı.

17. yüzyıldan itibaren önemli bir liman haline gelen İzmir'den ihraç edilen mallar Anadolu'dan deve kervanlarıyla getirilmekteydi.

Kervancılık ise hem zor ve uzun süren bir taşımacılık türüydü, hem de tüccarların isteklerine tam olarak cevap verememekteydi.

İşte bu sebeple İngilizler 23 Şubat 1856'da Osmanlıya başvurarak İzmir'den Aydın'a bir demiryolu hattı kurmak için imtiyaz talep ederler.

Çünkü, İzmir'den Aydın'a demiryolu yapıldığı takdirde Konya ve Kayseri'ye kadar Anadolu ürünlerinin İzmir Limanına kolaylıkla taşınabileceğini düşünüyorlardı.

Gerekli anlaşmalar yapıldıktan sonra, 1856'da hattın temeli atıldı. Sözkonusu hat 4 yılda bitecek şekilde planlanmış olmasına rağmen, hiç umulmadık pek çok fiziki zorlukla karşılaşıldığından, 1861e gelindiğinde demiryolu ancak Kozpınara kadar ulaşabilmişti.

Demiryolu Kozpınar'a ulaştığında hiç beklenmedik birşey oldu. Geçimini deve taşımacılığıyla sağlayan kervancılar, hattın devreye girmesiyle, Kozpınar'da büyük gösteriler düzenleyerek, demiryolu taşımacılığını protesto ettiler. Bu hareketin öncülüğünü ise, binlerce devesi bulunan Uşakizade Ailesi üstlenmişti.

Protesto gösterileri üzerine ilgili şirket devecileri ve protestoya katılan halkı ikna etme çabalarına girişmiş, develerle yapılan nakliyatın çok pahalı olduğunu, yazın fiyatların ikiye katlandığını, Aydın'dan yola çıkan bir kervanın İzmir'e 4 günde ulaşabildiğini, yollarda malların bozulduğunu belirttikten sonra, demiryolunun faydalarını tek tek sıralamıştı.

Buna göre bir kantar yük için deveciler 20 kuruş alırken, şirket aynı yükü 14 kuruşa taşımaya başlamış, 4 gün süren yol 3 saate inmiş ve malların bozulma sorunu ortadan kalkmıştı.

Devecilerin güç bela ikna edilmesinden sonra, demiryolu hattı Aydın'a ancak 1865'te ulaştırılabilmiş ve inşaatın tamamlanması törenlerle kutlanmıştı.

İngilizler tarafından İzmir'den Aydın'a inşa edilen ilk demiryolunu başka hatlar takip etmiş, demiryolları İzmir ve Egenin kaderini yeniden çizmişti.

Bu arada bir bilgi daha vermekte fayda var; İzmir-Aydın demiryolu hattını ve bu hat üzerindeki lüzumlu yapıları inşa eden şirketin adı Ottoman Railway Company (ORC), Türkçe adıyla Osmanlı Demiryolu Şirketidir. İngiliz menşeli bu şirket İzmir-Aydın Demiryolunu inşa ettiği gibi, Anadolu'daki ilk demiryolu olan bu hattı 1935 yılına kadar işletme hakkına da sahip olmuştur.

Yazımın şimdiye kadar olan bölümünde, sizlere gerçek bir "Deveyi yenen tren" hikayesinden bahsettim.

Sonra ne mi oldu?

Deveyi yenen tren, ileri zekalı politikacılar yüzünden otobüse yenildi.

Yani, daha güvensiz olan karayolu taşımacılığı, dünyadaki bütün gelişmiş ülkelerin yaygın olarak kullandığı güvenli demiryolu taşımacılığına tercih edildi.

Peki, bu tercihin sonucu ne oldu biliyor musunuz?

İnsan, araç ve mal cesetleri ile dolu yüklü bir faturayı ödemek zorunda kaldık. Ne yazık ki bu faturayı hala ödemeye de devam ediyoruz...

Son söz;

Çoğu insan, içinde bulunduğu ortamı hiç değişmeyecekmiş gibi kabullenmesine karşın, değişim hayatın karşı konulmaz kuralıdır.

Her değişime karşı direnç olsa da, değişime uyum gösteremeyenler yok olmaya mahkumdurlar. Tıpkı bizim "Deveciler" gibi...

Esen Kalın...