Yaşadığımız an itibariyle ülkemin siyasi gelişiminde duyduğumuz en büyük özlem siyasetçileri aynı masada görmektir.

1994 yılları yirmi üstü yaşlarımız hatırlıyorum; Siyaset Meydanı diye bir tartışma programı vardı.

Çok önemli işlevleri yerine getiren, iletişim uygulamaları tarihimize damgasını vuran, program.

Tüm siyasetçiler bu programa katılırdı.

Siyasetçiler her hafta halkla bir araya geliyordu.

Öyle ulaşılmaz, kopuk falan değillerdi.

Medenice konuşurlardı.

İsmin önüne arkasına “sayın” getirerek konuşurlardı…

Hakaret etmezlerdi.

Birbirlerini yumruklamazlardı.

Siyasiler anlaşmazlık yaşardı belki fakat köyünden çıkıp gelen bir kadını dinleme nezaketi gösterirlerdi.

Halkın fikirleri dinlenirdi.

Zıt görüşler karşısında düşünceler dile getirilirdi.

Uzlaşma olmazdı belki ama halk o insanları aynı masada gördüğü için bu denli bir ayrışma da olmazdı.

32.Gün diye bir program vardı.

Siyasetçiler bu programa da aynı şekilde katılır, gençlerin fikirlerini dinlerlerdi,

Bizim zamanımızda ki gençlik, soru sorar resmi okur, ilgilenir, gündemi takip ederlerdi.

Fakat maalesef o zaman ki siyasi büyükler apolitikti.

Ve şuan ki kuşağın en çok eleştirdiği durum.

O apolitik kuşak şimdiki Z kuşağını "TikTok’çu" diye eleştiriyor.

Aslında kendilerini sorgulamaları gerekiyor.

Sorgulayan, düşünen, okuyan, üslubu düzgün bir nesil yetişmiyorsa yetiştiremediysek bu hepimizin sorunudur.

Bu kuşak kurulan çarpık düzenin kobayı oldular.

Doğduklarından itibaren ailelerinin “en” kavramına layık olmak için çabalayan,

Büyüklerinin gerçekleştiremedikleri hayallerinin projesi olan,

Geleceğinden umutsuz olan,

Her sene değişen eğitim sisteminin figüranları olan bu kuşağa dönüp söz söylemekten utanmalıyız.

Şunu unutmayalım bizden daha akıllılar ve daha çok şey biliyorlar önlerini görebilseler en büyük değişimi ve gelişimi Z kuşağı yaratacak hiç şüphe olmasın.

Televizyonu açtığımızda birbirlerine yumruk atan milletvekillerinin toplumsal şiddeti eleştiren çelişkisinden,

Siyasetçilerin kameralar karşısında gıyapta yaptıkları yiğitçe siyaseti, karşı karşıya gelme fikrinde gösterememesinden,

Öğrencileri aleni tehdit ederek toplumsal şiddete tuğla koyan dekanlardan,

“O kim ki ben onun karşısına çıkacağım?” egosantrik söyleminde bulunanlardan,

Elinde viski bardağıyla halkçı geçinenlerden,

Sırf gücün yanında yer almak için dindarmış gibi davrananlardan,

Eline fırsat geçince mağdurun en uç zorba olduğunu görmekten,

İçi boş sözde cesur gazetecilerden,

Emek hırsızlığı yapan insan hakları savunucularından,

UTANIYORUM!