AK Partiden ayrıldıktan sonra parti kuran ama yine AK Parti'den ayrılan arkadaşı Babacan'dan da ayrılan Davutoğlu kısa bir süre içinde ülke genelinde teşkilatlandırdığı partisinin İstanbul İl Başkanlığında biz gazetecilerle yaptığı toplantıya katılıp, Gazeteci Özlem Şeyma Yılmaz'ın ülke gündemine damga vuran soruyu kendisine yönlendirdiğinde bu önemli soruya verdiği cevapta ortaya koyduğu rahat ve güven veren tavrı bakanlık ve başbakanlık döneminden kalma gibiydi..
Yüz elliye yakın gazetecinin katıldığı, Gelecek Partisi İstanbul İl Başkanlığının düzenlediği toplantıda kendisine yönelen sorulara cevap verirken Kürt Sorunu başta olmak üzere her sorunun çözümünün kendilerinde olduğunu emin bir ses tonu ile cevaplayan Davutoğlu ve ona uzaktan yakından sorular soran gazeteci meslektaşlarımı izlerken Davutoğlu ve diğerlerinin nasıl olup, mevcut iktidarı yani %51 duvarını nasıl aşacaklarını da merak etmedim değil.
Gerçi aynı merağı Davutoğlu ve diğer liderlerinde çektiğini bildiğim ülke siyasetinde "Ben başbakan olacağım" diyenlere de bön bön bakmıyor değilim...
Çünkü, AK Parti ve MHP'nin çoğunluğu elinde tuttuğu başkanlık sisteminin değişmesi için ve birilerinin iktidar ve başbakan olması için %51 gerekiyordu.
Bu yüksek duvarın ne Berlin duvarına ne de Ay'dan bile görünen Çin seddine benzemediğini ve referandum sularıyla donatılmış olan bu yüksek duvarı ne Davutoğlu ne de çoğu gündemle alakasız sorular sorup, boşa zaman harcayan gazeteciler anlamıyordu.
Çünkü en yakın arkadaşı Erdoğan'dan olduğu gibi Babacan'dan da ayrılıp, ayrı parti kuran Davutoğlu ne HDP'ye ne CHP'ye ne de İYİ Partiye yaklaşmıyordu diğer partiler gibi...
Bu da olmayınca birilerinin ne iktidar, nede başbakan olamayacağı bir gerçektir..
Birde buna Ardahan'daki Belediye Başkanları, siyasilerin hatta derneklerinin bir kare fotoğraf veremedikleri gibi 'Arkadaşlar' denilerek kandırılmaya pardon ikna çalışılan %50'nin ortasında ki HDP ile aynı karede resim vermekten kaçanları ekleyin..