"Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır."
(Aliya İzzetbegoviç)

Sevgili okuyucularımız
Makalemize bu müthiş sözle başlamanın ve hatta bitirmenin doğru olduğuna inanıyorum..

Öğrenilmiş veya öğretilmiş çaresizlik ,çokça duyduğumuz ve çokça yazılmış bir konuya biz de değinmeden geçmek istemiyoruz zira hayatımızı çepe çevre saran bir durum.
Sürekli olarak olumsuz tepkiler yasaklar ve başarısızlıklar alma sonucu ortaya çıkan başarısızlığı kökten kabullenme durumudur.

Bir çok deneyim sonucunda başarısızlıkla karşılaşıp kabullenmek ve bunu ilke edinmek o kadar güçlü bir psikolojik etkidir ki toplumu içinden çıkılamayacak bir girdaba doğru hızlı adımlarla ilerletir.

Ve başarısızlığın önündeki tüm engeller kalksa da o toplum başarısız olacağına inandığı için engelin kalkmış olduğunu fark edemez 
Buna hem İNSANCA hem HAYVANCA bir çok örnek verebiliriz.

Küresel ekonomik sistemin garipliğini en iyi anlatan bir hikaye mesela;
Küçük bir kasaba. Yaz sezonu ancak yağmur yağıyor yani kasaba bomboş.
Bu kasabada herkesin birbirine borcu var ve veresiye ile iş yapıyorlar.

Kasabadaki tek otelin sinek avladığı sıralarda şans eseri otele zengin bir Yahudi müşteri geliyor ve otel sahibine 100 dolar bırakıp, anahtarı alarak odaya yerleşmeye çıkıyor.
Otel sahibi hemen parayı alıp kasaba olan borcunu ödüyor.
Kasap parayı hemen toptancıya götürüp borcunu kapatıyor.
Toptancı büyük bir sevinçle parayı aldığı gibi kendisine veresiye hizmet veren berbere götürüp borcunu ödüyor.
Berber de doğruca otele gelip otel sahibine olan konaklama borcunu ödüyor.
Bu arada Yahudi müşteri odadan aşağıya iniyor ve odayı beğenmediğini söyleyerek otel sahibine verdiği 100 doları geri alıp otelden çıkarak gidiyor.

Ortada garip bir matematiksel problem yok mu?
*
Küresel ekonomik sistemin garipliği bununla sınırlı değil.
Yüzlerce binlerce öğrenilmiş esaret ve çaresizlikten beslenen bir ekonomik sistemin içindeyiz.

Nasıl tüketim canavarına dönüştüğümüzü hikayeler ile anlatalım;
Bir köpekbalığı aç halde bir akvaryuma konur. Her yere yüzebilmekte avlayabileceği bir şeyler aramaktadır.
Daha sonra akvaryuma küçük bir balık konur. Köpekbalığı onu yemek için harekete geçer.
Hamle yapınca kafasını sert bir cisme çarpar. Çünkü küçük balıkla köpekbalığının arasında cam bir bölme mevcuttur.
Köpekbalığı bunu kafasını çarpınca anlayabildiği için her hamlede aynı şeyi yaşar.

Tanımlayamadığı birşey hedefine ulaşmasına engel olmaktadır.
48 saat sonra küçük balığı yemekten vazgeçer.
Cam bölme aradan kaldırılır. Artık önünde cam engel yoktur.
Fakat köpek balığı küçük balığı yemek için hiçbir hamle yapmaz.
Onu yiyemeyeceğini kabullenmiştir.

Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler.
Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar.
Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışırlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler.
Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar.
Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler.
Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır.
Zemin tekrar ısıtılır.
Tüm pireler eşit yükseklikte, yani 30 cm zıplarlar!
Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.
Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı "hayat dersi"ne sadık halde yaşarlar.
Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar.
Çünkü engel artık zihinlerindedir.