Koltuk sevdası! Bu koltukların öyle bir sihri öyle bir gücü vardır ki anlatılamaz. Bir kere oturan da bir daha kalkmak istemez. O koltuğa sevdalanır! Aralarında öyle bir bağ oluşur ki kimse onları bir birinden ayıramaz.

Hele bir de bu koltukların siyasi olanları vardır ki anlatmaya ne söz ne de güç yeter! Bu koltuklar öyle koltuklardır ki insan gibidirler, birbirlerini kıskanırlar! Hepsinin gözü ve amacı en doruktaki makamın koltuğu olmaktır.

Onun için de bu koltuklar arasında Koltuk Savaşları bile çıkar! Bu savaşlar en çok olduğu yer ise siyasi makamlardır.

Hele birde bu siyasi koltuk İktidar Koltuğu ise! Uğruna ne kelleler alır ne kelleler verir bu koltukların.

Bu koltuklara ne cüce insanlar oturdu, oturduğunda kendini dev gibi gören!

Zamanı dolmadan kaldırıldığında da üstü başı yağ içinde kalanları da oldu! Oldu da ne oldu?

Hemen suçu koltuğa attılar. Koltuğun sevdası ile koltuğun altında ezilen çok koltuk sevdalıları geldi geçti

Koltuk Sevdası sözü nerede başlıyor ?

Sivil Toplum Örgütlerine şöyle bir bakın, bu koltuğa oturup da bir daha bu koltuğu bırakanı var mı?

Bırakamaz çünkü gücünü o koltuktan aldığı için bırakamaz.

Siyasi koltukların bir özelliği de yağı sevmesidir. Nerede bir makam koltuğu varsa orda yağcıları da vardır.

Her makamın bir koltuğu vardır, Bu koltukların çok oynak olduğunu bilir herkes sanırım.. “ Sağa, sola dönmelerini söylüyoruz oynak derken”. Bu koltuklar çok döndüğü için aşınmasın diye yağlanması gerekir. İşte bu makamla işleri olanlar bu koltukları yağlarlar.

Yağlarken de yağı sağa, sola bulaştırmamaya özen gösterirler. “ Bulaştırırlarsa ne olur” O makam koltuğu ile olan işine son verilir! Yağcılık öyle kolay bir meslek olsa herkes yapar. O’nun da kendine göre incelikleri vardır. Önce ne kalınlıkta yağ kullanacağını bileceksin. Yağı ince tutarsan koltuk yağı kabul etmez! Yağ tutmazsa senin de işin olmaz gibi mesela. Onun için yağcılar ne zaman ve ne kalınlıkta yağ kullanacağını çok iyi bilirler.

Ne kötü bir hastalıktır Kin ve Nefret, Makam, Mevki sevdası ve İhanet.

Tarih sahnesinde ne olaylar yaşanmıştır anlatmakla bitmeyen.

Bu çağında en büyük hastalıklarından birisidir ''Koltuk Sevdası''

Ne bitmeyen bir hırstır, Ne büyük bir vebadır anlayan için.

Kardeşi kardeşe düşman eden, Dostu dosta kırdıran bir hastalıktır.

Tedavisi geç kalınmışsa çözülmeyecek ölümcül bir hastalıktır kısacası.

Ölümcül'den kasıt bu hastalığa yakalananlar ''Ölene kadar o koltukta otururlar.''

Bir Atasözü derki; ''Eğer birileri koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa, kesin altını pisletmiştir.''

Kendinden sonra bir Dava adamı yetiştirmeyenlerin maalesef geleceği tehlike altındadır.

Bulundukları makam ve mevkileri kalıcı zannedenler, en büyük ikazı Kader-i İlahi'den yemektedirler.

Benim olsun küçük olsun, Ben ne dersem o olsun, Herkes bana tabi olsun mantığı en büyük felakettir.

Hakkı savunmak, Adaleti ve Hürriyeti savunmak, Demokrasiyi tutup kaldırmak herkesin vazifesidir.

Böyle gelmiş böyle gider mantığı ile yanlışı devam ettirmek, bir yanlışa başka bir yanlışla cevap vermek, düşenin dostu olmaz, düşene bir tekmede sen vuracaksın mantığı ile hareket etmek, bir yerlere gelmek için en yakınındaki insanı yalan ve iftiralarla harcamak ne bu Dünyada, hem Ahirette kimseye fayda sağlamaz.

Koltuğun bekasını Ebedi bekadan önceleyenleri, Koltuğun sevdası Memleket sevdası geçenleri Tarih asla affetmez.

Uzun lafın kısası bu ''Koltuk Sevdasından'' kimseye fayda gelmez!