Bilindiği gibi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 05 Eylül 2018 tarihinde MHP Başkanlık Divanı'nda yerel seçimde ittifak konusundaki tartışmaları değerlendirirken ''İstanbul, Ankara ve İzmir'in şer ittifakının eline geçmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni tartışmaya açabilir " demişti.

Devlet Bahçeli’nin bu açıklamasından sonra AK Parti ile MHP arasında daha önce 24 Haziran tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel seçimde hayata geçirilen  Cumhur İttifakının 31 Mart tarihinde yapılacak yerel seçimde de devam etmesi kararı alınmış, başta İstanbul-Ankara ve İzmir olmak üzere çok sayıda Büyükşehir’de MHP aday göstermeyip AK Partinin adayını destekleme kararı almıştı.

31 Mart tarihinde yapılan yerel seçimde Devlet Bahçeli’nin bahsettiği üç ilden birisi olan ve uzun yıllardır AK Partili belediye başkanları tarafından yönetilen Ankara’yı “Millet ittifakının” adayı Mansur Yavaş kazanmış, Yıllar yılı CHP’li adaylar tarafından yönetilen İzmir’de İse Cumhur İttifakı eski ekonomi bakanı Nihat Zeybekçi’yi aday göstermesine rağmen Millet ittifakının adayı Tunç Soyer hayli fazla sayılacak bir oy oranı ile İzmir’i yeniden kazanma başarısını göstermişti.

31 Mart tarihinde yapılan ve Millet İttifakının adayı Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazandığı açıklandıktan sonra “oylar çalındı” iddiası ile yeniden sayılan en sonunda da YSK’nın “Tekrarlanması lazım” dediği için iptal edilen ve 23 Haziran tarihinde Millet ittifakı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 806 bin oy farkı ile kazanması sonucu MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin kast ettiği İstanbul-Ankara-ve İzmir’in iktidar partisinin elinden gittiği gerçeği ortaya çıktı.

23 Haziran tarihinde yapılan İstanbul seçimi sonrası her ne kadar CHP sözcüsü Faik ÖztrakBizim gündemimizde genel seçim yoktur, İstanbul seçimi ile birlikte yerel seçim süreci, tamamlanmıştır, Türkiye’nin önünde seçimsiz geçmesi gereken tam 4 yıl vardır, bu 4 yıllık zaman zarfında herkes kendi işini yapmalı ve Türkiye var olan sıkıntılardan kurtarılmalıdır”  şeklinde son derece net bir açıklama yapmış olsa da kabul etmek gerekiyor ki Türkiye 03 Kasım 2002 itibarı ile seçimlerin ne zaman yapılacağı noktasında sadece MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin ne diyeceğine bakıyor.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu sıkıntılar artık herkes tarafından çok  net bir şekilde biliniyor, 03 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçim ile iş başına gelen AK Partinin 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde de perçinlediği mutlak iktidar o gün bugündür devam ederken 24 Haziran tarihinden önce yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimi öncesi ekonomik manada başlayan sorunlar AK Partinin artık eski gücünde olmadığını ortaya koyunca ister istemez Türkiye’de “İttifaklar dönemi” başlamış oldu.

Bundan iki yıl kadar önce başlayan ve türlü çözüme kavuşturulamayan ekonomik sıkıntılar herkesin alım günü zayıflatıp vatandaşları da zor durumda bırakınca ortaya rahmetli Süleyman Demirel’inTencerenin değiştiremeyeceği hiçbir iktidar yoktur” çıkmış 31 Mart tarihinde yapılan genel seçim olmamasına rağmen seçmen AK Partinin elinde bulunan pek çok büyük şehir karşı taraftaki “Millet İttifakının” adaylarına vererek gerekli ikazı yapmıştı.

23 Haziranda yapılan ve Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu’nun bariz üstünlüğü ile tamamlanan İstanbul seçimin üzerinden henüz bir hafta geçti, YSK’nın kesin seçim sonucunu açıklaması, İmamoğlu’nun mazbatayı ikinci kez alması, ondan sonrada başta İstanbul Büyükşehir belediyesi genel  sekreteri başta olmak üzere bütün üst düzey görevlilerinin istifa etmesi, dikkatleri daha çok İstanbul’a çevirdiğinden genel siyasete tam anlamı ile sıra gelmedi.

Genel siyaset bilindiği gibi şu aralar daha çok Rusya’dan alınacağı söylenilen S-400 füzeleri konusuna kilitlenmiş durumda, Normal şartlar altında bırakın 82 milyon vatandaşı, Milli Savunma bakanlığını bile ilgilendirmeyecek ve Türkiye ile Rusya’nın iki bürokratı tarafından yürütülecek bir süreci aylardır 7/24 tartışıyor, daha da önemlisi “alacağız-alamayacağız “şeklinde papatya falı açıp duruyoruz.

Biz her ne kadar “Şu sıralar erken seçim istemek Türkiye’ye zarar vermekten başka bir işe yaramaz” fikrini savunsak ta yukarıda da belirttiğimiz gibi seçmen 2002 yılından itibaren seçimlerin ne zaman yapılacağı, Türkiye’nin yoluna hangi siyasi model ile gidip gidemeyeceği noktasında sadece ve sadece MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin dediğine itibar ettiğinden şimdi gündemin biraz yavaşlamasını ondan sonrada Bahçeli’nin açıklamalarını bekliyor olacak.

Bakalım MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 05 Eylül 2018 tarihinde  MHP Başkanlık Divanı'nda yerel seçimde ittifak ve af konusundaki tartışmaları değerlendirirken ''İstanbul, Ankara ve İzmir'in şer ittifakının eline geçmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni tartışmaya açabilir, Kayyum yönetimindeki belediyelerin de PKK'nın siyasi uzantılarında kalması uluslararası arenada sıkıntılı bir mesaj ve görüntü oluşturur" şeklindeki ifadesinin 31 Mart ve 23 Haziran tarihi itibarı ile gerçekleşmiş olması sonrasında nasıl bir yol haritası çizecek, “Tartışmaya açılacağını” söylediği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili neler söyleyecek.?

Herkes gibi bizde sabırsızlıkla bekliyoruz.