Yangın,Deprem,hortum,sel,virüs ve kum fırtınası,

Bilirsiniz eskiler “evliyalar yüzü suyu hürmetine Allah bu memleketi koruyor” derlerdi. Bunu küçük yaşlarda anlamazdık belki ama benliğimize işlemişlerdi. Büyüklerimiz ve onların hazinelerinde sakladıkları bu sözler ne kadar da değerliymiş. İslam’ı Tasavvuf  Ülkemizin dört bir yanındaki evliyalar, veliler türbeleriyle bize bir şeyleri unutturmamak için dimdik ayaktalar.

Eğer atalarımız olmasaydı bizler olmazdık. Onların kutlu sözleri bizlere yol tutmasaydı biz bu topraklarda olur muyduk? Bizde ana baba sözü dinlemek değerlidir. Bu yüzden erenlerimizin sözleri yol olur, yoldaş olur bizlere. Bir tartışmanın fitilini açsa bile bu sözü paylaşmaktan geri kalmayacağım. İmam Maturidi’nin sözüne göre; “Evliyanın kerameti, vefatından sonra da devam eder.” Vesselam.
Elbette Rahman ve Rahim olan Allah bizi bir imtihan üzerine yaratmıştır. Beşer olarak yaratılan bizlerin esas amacı insan mertebesine ulaşmaktır. Bu kutlu yolda yürürken elbette sevinçler, mutluluklar, güzellikler olduğu kadar da acılar, sıkıntılar, üzüntüler, kederler de olacaktır.

Allah’u Teala bazen kişiye özel imtihanlar yüklediği gibi bazen de bir topluluğu imtihan eder. Aslında Rabbimiz bizi her vesile türlü türlü aracılarla uyarır ve deyim yerindeyse kendimize gelmemiz için silkeler.Afetler yüce Allah'ın bir uyarısıdır.
İnsan beşerdir; her an şaşabilir, azabilir, yoldan çıkabilir, yolunu kaybedebilir, nefsinin zaaflarına yenik düşebilir ve böylece hatalardan, günahlardan dolayı başına her türlü felaketler gelebilir.

Allah ikazlarıyla kulunun tutumunu eleştirir, layık olduğu mertebeye yükselmesi için ikaz eder. Adaletsizlik, ahlaksızlık, seciyesizlik doğru düzeni bozar. Huzuru ve mutluluğu tehdit eder. Adaletsizlik ve ahlaksızlık her şeyi mubah kılar ki; Allah gazabını gösterir.

Trafikte alkollü araç kullanmak zincirleme kazalara neden olabildiği gibi. İslam'da din ve bilim birbirinden ayrılamaz. Din ve bilim birbiriyle çatışmaz. İyi ya da kötü ne yaparsanız dünyada da öncelikle karşılığını bulursunuz.

Onun için afetler, Yüce Allah’ın bir uyarısıdır.
Afetler türlü türlüdür.
Afet deyince aklımıza hemen doğal afetler gelir. Fakat bu konuda Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde insanın başına gelebilecek farklı afetlerden bahsetmektedir. Bize İmam Suyuti Camius sağır tarafından nakledildiğinde göre Hazreti peygamberimiz şöyle demiştir;
"Aklın afeti, aklını zekasını beğenmektir.
Cesaretin afeti, azgınlıkta kullanmaktır.
Cömertliğin afeti, başa kakmaktır.
Güzelliğin afeti, güzelliği ile kibirlenmektir.
İbadetin afeti, ara vermektir.
Konuşmanın afeti, yalan söylemektir.
Hilmin afeti, ahmaklık ve zillettir."

Yukarıdaki bu afetleri küçük afetler olarak adlandırırsak bunların çoğalmasıyla da büyük afetlerin olabileceğini düşünebilmek lazım. Yaşlılarımız ne güzel söylemiştir; ”Azmayın başımıza bir felaket gelecek.” Bu söz geçmişten bu güne taşınan bir uyarıdır.

Azgınlık, sapkınlık, aç gözlülük insanın felaketini hazırlayan şeylerdir.
Doğal Afetler ekolojik dengenin bozulmasından mı olur?
Hiç bir şey birbirinden bağımsız değildir. Doğayı da yaratan Allah olduğuna göre, ona verilecek zararı da Allah doğanın eliyle alacaktır. Biz buna ister doğal afet diyelim ister hırslarımızın sonucunda doğayı düşünmeden yaptığımız yapılaşmaların veya başka tahribatların doğaya verdiği zararın ekolojik dengeyi bozmasıyla oluşan afetler
diyelim. Sonuçta hepsinin birbiriyle ilintisi vardır.
Afetlerle kavimlerin yok oluşu.
Allah’u Teala Kuran-ı Kerim’de birçok yerde doğal afetler sonucunda yok olan kavimlerden bahsetmiştir. Mesela Ankebut suresinin 40’ıncı ayetinde ; “İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstünde taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.“
Nuh Peygambere uymayanları şiddetli fırtına ve sel ile nasıl yok ettiğini, dağlar kadar yükselen sular içinde Allah’a şirk koşanları nasıl yuttuğunu anlatmıştır. Aynı şekilde Hud kavmini, Lut kavmini, Ad kavmini afetlerle nasıl helak olduğunu yüce kitabımızda okuyabiliriz.
Ayrıca çok yerde de apaçık bir uyarı olarak gönderilen peygambere iman etmedikleri için helak olmuşlar denilmiştir.
Hazreti Peygamberimiz kara bulutu gördüğü zaman ne yapardı ?
Hazret-i Âyşe Validemizin anlattığına göre Peygamber Efendimiz rüzgâr estiğinde ve gökyüzünde siyah bir bulut gördüğü zaman korkusundan yüzünün rengi değişir, bazen o buluta karşı durur bakar, bazen geri döner, eve girer çıkardı.

Yağmur yağdığında ise rahatlardı. Bunlar bir endişe alâmeti idi. Hazret-i Âyşe validemiz bunun sebebini öğrenmek
isteyince Rasûl-i Ekrem Efendimiz: “Ne bileyim, belki bu kara bulut Âd kavmine geldiği gibi bir azâb olur. Onlar gördükleri siyah bulutu yağmur yağdıracak bir bulut zannetmişlerdi; ama o elîm bir azâb getirdi.” (Buhârî, Tefsîr, 46/2;
Müslim, İstiskâ, 14-16)

Yine Hazret-i Ayşe validemizden şöyle bir hadis nakledilir: Rüzgar şiddetli estiği zaman Rasûlullâh şöyle buyururdu: “Allâh’ım! Sen’den bu rüzgârın, bu rüzgarın içinde bulunan şeylerin ve Sen’in gönderdiğin şeylerin hayırlı olmasını istiyorum. Bu rüzgârın, içinde bulunan şeylerin ve Sen’in gönderdiğin şeylerin şerrinden de Sana sığınırım.” (Müslim, İstiskâ, 15)
Himaye eden ve koruyan ancak Allah'tır.
İnananlar için afetler Allah’u Azimüşan’ın azametinin ve haşyetinin sonsuzluğunu ve kendi acizliğimizi gösterir. Malın, mülkün, dünya hayatının gelip geçiciliğini saniyeler içinde hissettirmesi bakımından afetlerin büyük etkisi vardır.

Büyük Afetlerde bir anda oluşan birlik ve beraberlik duygusu insan olarak birbirimize kenetlenmemiz, yardım duygularının yoğunlaşması hep afetlerde oluşan Allah’ın içimizde uyanmasını istediği duyguların ortaya çıktığı zamanlardır.

İstanbul’da meydana gelen dolu yağışı ve denizde oluşan hortumla birlikte gelen fırtına karşısında bir vatandaşın sosyal medyadan yazdığı cümle hoşuma gitti; “Gök gürültüsünü seviyorum bize patronun kim olduğunu hatırlatıyor.” diyor.

Büyük felaketler karşısında sığınacağımız tek merci ve korunak ancak Allah'tır.

Yapabileceğimiz bir şey yok. Ancak her türlü maddi ve manevi felaketlere karşı yol bellidir.

Yol Sıratimüstakim'dir. İslam'a sarılmak; adaletli olmak, ahlaklı olmak ve seciyeli olmaktır.