İçerisinde bulunduğumuz Salgın döneminde birisi bize "-Yüksel Ercan şu sıralar en fazla hangi" terimleri kullanıyorsun.? " diye sorsa tartışmasız anında vereceğimiz cevap "-Getir-Götür-Gönder" üçlemesi olacaktır.

Etrafımızı çepeçevre saran ve tüm insanlığı önümüzdeki günlerde daha büyük sıkıntılar ile ilgili herkes sus-pus olmuş yöneticilerden gelecek “Bu salgının çaresi bulundu” haberini bekleyedursun bir anda salgın ile birlikte başlayan ekonomik sorunlarda işin tuzu biberi oldu.

İnsanlar evlerden çıkamadığı, işlerine gidemediği bu yüzden de evine ekmek götüremediği için başlayan sıkıntıların daha uzun bir süre devam edeceğinin belirtileri boy gösterince ülkeleri yönetenlerde belli başlı tedbirleri almaya başladılar.

Tekrar belirtmekte fayda var, yüzyıllar boyunca ortaya çıkan ve milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine vesile olan pek çok salgına çare bulan bilim insanları çok geçmeden Koronavirüs salgınına da çare bulacaklardır ve şu sıralar belli belirsiz gelen Aşı'da bunun ilk habercisidir.

Ancak virüse kısa yada uzun vade de çözüm bulunsa bile şu ana kadar var olan alışkanlıklarımızın yerinde artık yeller eseceğini bu meyanda da İnsanlığın yeni bir yaşam biçimine doğru mecburi geçiş yapmak zorunda kalacaklarını düşünüyoruz.

Biz millet olarak bir yakımızı, arkadaşımızı, akrabamızı gördüğünde ona sarılmayı, muhatabımız bizden büyükse ellerinden küçükse gözlerinden yada yanaklarından öpmeyi bir vatandaşlık görevi olarak biliyor ve sevgi gösterisinin dokunmaktan geçtiğine inanırız.

Koronavirüs salgının başlaması ile birlikte dikkat edilirse son günlerde bırakın sarılmayı insanlar karşısındakine “merhaba” demekten hatta yan yana gelmekten bile imtina ediyor bunun yerine uzaktan tebessüm etmek zorunda kalıyorlar.

Eczanelerde herkes maskeli,

AVM’lerde insan yok,

Cadde ve sokaklar adeta terk edilmiş,

Daha çok emeklilerin vakit geçirdikleri kahvehane ve diğer  vakit geçirici eğlence yerleri de zaten geçici bir süre ile kapatılmış durumda.

Bu yazdıklarımız zaten bilinenler ancak bu salgının birkaç ay daha devam ettiği takdirde yukarıda da bahsettiğimiz gibi günlük alışkanlıklarımızın da tamamen değişeceğini düşünüyoruz, bizde “Home Ofis” diye bilinen “Evden çalışma sistemi” bundan sonra hiç kimsenin hesap etmediği seviyelere çıkacaktır.

İnsanların artık günlük ihtiyaçlarını karşılamak adına marketlere yada devasa AVM’lere gideceklerini de düşünmüyoruz, İhtiyaç maddelerini karşılamak adına bu tür yerlere gitmek yerine “Eve getir” sistemi de zaten tam bu günler için.

Hatırlayınız daha birkaç yıl önce başta mobilya ve beyaz eşya olmak üzere tüm ihtiyaçlarımızı ilgili mağazalarda gördükten sonra kendi imkanlarımızla eve götürüyor bu cihazların kurulması noktasında da kan ter içerisinde kalıyorduk.

Geçen yıl Korona sürecinin başladığı günlerde yeni aldığımız daireye taşınmak adına gerekli mobilya ve beyaz eşyaları mağazaların internet sitelerinden görüp beğendik, fiyatları ile ilgili mutabık kaldık, eşyaların  Kod numaralarını da yine internet üzerinden belirledik ve ödemeyi de kredi kartı aracılığı ile hiç gitmediğimiz ve yüzünü bile görmediğimiz mağaza sahiplerine yaptık.

İki gün sonra satın aldığımız ev eşyalarının tamamı markaların servis elemanları tarafından söz verdikleri saatte eve geldi, Servis elemanları çok kısa bir zaman dilimi içerisinde bütün mobilya ve beyaz eşyaların kurulumunu yaptıktan ve bizden de “Eşyalarımı sorunsuz bir şekilde teslim aldım” şeklindeki imzayı attıktan sonra mamulleri kullanmaya başladık.

Gecenin bir vaktinde acıktığımızda pek çok firmaya yine internet üzerinden sipariş veriyor daha soğumadan kuryeler tarafından eve getirilen mis gibi kebapları, buz gibi içecekleri, Nefis tatlıları tüketiyoruz.

Uçak biletlerimizi, Toplu taşıma araçlarında kullandığımız kartlarımızı, evimize yada iş yerimize lazım olan internet –telefon ve Televizyon yayını gibi hizmetleri de zaten belli bir süredir elektronik ortamda ediniyoruz.

Bütün bunlara ilaveten son dönemlerde “Siz markete gidip alışveriş için yorulmayın, park yeri arayarak vaktinizi harcamayın sebze-meyve-içecek-temizlik maddeleri başta olmak üzere tüm ihtiyaçlarınızı internet üzerinden sipariş verin biz çok kısa bir zamanda evinize bırakalım” şeklinde firma reklamları vardı, İşte bu aşamadan sonra bu tür müteşebbisler altın çağını yaşayacak.

Tabi biraz eski nesil olduğumuzdan ihtiyacımız olan eşyaları yine eski usülde alabilmek adına çaba göstermeye azami gayret ediyoruz, Geçtiğimiz günlerde nerede ise gece yarısı televizyonda reklamı gösterilen bir tatlı ile ilgili "olsa da yesek" diye sesli bir şekilde düşündükten yaklaşık 20 dakika sonra istediğimiz tatlı kapıdan içeriye girince "Sen çok yaşa teknoloji" demekten kendimizi alamadık.

Sokağa çıkma yasağının hüküm sürdüğü saatlerde ev halkına "Hadi bakalım size bütün gün söyledik alışverişi erken yapın diye, hava karardı yasak başladı şimdi iki tane domates bir marul için yarını bekleyin" diye çıkışıp muhataplarımız "Sen ne istiyprsan liste yap" teklifinden dakikalar sonra istediğimiz gıdaları karşımızda bulunca eski alışkanlıklara yavaş yavaş veda etmenin keyfiyet değil adeta bir mecburiyet olduğunun farkına vardık.

Bu tür örneklere daha yüzlercesini ekleyebiliriz,

Ancak bu örneklerin tümünün ortak noktası bu aşamadan sonra herkesin daha yalnız bir hale geleceği, sokağa çıkmadan, eşini dostunu görmeden yalnız bir hayat geçirmek zorunda kalınacağıdır.

Değişim dediğimiz olgu muhtemelen şu an bizi sarıp sarılmayan Koronavirüs salgını bekliyor olmalı,

Zira böylesi zamanlarda değişimler hiç zorlanmadan vatandaşın kendi kabulleri ile hayata daha kısa bir zaman içerisinde geçebiliyor.

böylesi bir zaman diliminde öğrendiğimiz üç ifadenin Getir-Götür-Gönder olduğunu bu vesile ile de herkesin dilinde olan bu 3 markayı bulan müteşebbisleri de tebrik etmemiz gerektiğini de üzerine basa basa ifade ediyoruz.

Bir zamanar "Sıradan" olarak bildiğimiz alışkanlıklarında artık mecburi istikamet olduğunu 

Korana salgını bitse bile insanlığın tedbiri elden bırakmayacağını

Çok daha az hareket ile daha fazla ihtiyacımızın karşılanacağını

belirtiyoruz.

değişim dediğimizde zaten bundan başka nedir ki.?