Kimsenin beni anlamasını beklemiyorum artık ama anlamamasını da beklemiyorum. Çünkü insan, en çok beklememeyi öğrenince yoruluyor. Anlaşılma umudu zamanla bir yük oluyor, anlaşılmama ihtimali ise alışkanlığa dönüşüyor. İkisinin arasında, insanın içine çöken sessiz bir boşluk kalıyor.
Konuşsam eksik anlaşıldım, sussam yanlış bulundu. Cümlelerim hep yarım sanıldı ama ben yarım kalmamak için susmayı seçtim. İçimde büyüyen duygular, dışarıdan bakıldığında hep küçümsendi. Zamanla şunu öğrendim: İnsan bazen anlatmak istemez, çünkü anlattıkça acısı küçülür sanılır. Herkesin dilinde teselli vardır ama çok azının yüreğinde gerçek bir anlayış bulunur.
Kalabalıkların içinde yalnız kalmayı öğrendim. Artık yanımda olanlarla değil, içimde kalanlarla konuşuyorum. Çünkü bazı duygular vardır; ancak sessizlikte büyür, gürültüde kaybolur. Derdimi anlatma telaşım yok artık. Anlayan olursa elbette kıymetlidir ama olmazsa da kalbimi yormuyorum. İnsan kendini sürekli izah etmeye çalıştığında, en çok kendinden uzaklaşıyor.
Kırgınlıklarımı bağırarak değil, içime gömerek yaşadım. Kimse duymasın diye değil; duyulsa bile değişmeyeceğini bildiğimden. İnsan en çok, değişmeyecek şeyleri kabullenirken yaşlanıyor. Kimse çıkıp “Bu kadar susmak zor gelmiyor mu?” diye sormadı. Oysa susmak, anlatmaktan daha kolay değil; sadece başkalarında daha az iz bırakıyor. İnsan kimseye yük olmayınca, kendi ağırlığını tek başına taşımak zorunda kalıyor.
Çoğu zaman güçlü sanıldım. Dayanıyor diye, alıştı diye… Kimse gücün de yorulduğunu düşünmedi. Oysa bazı insanlar ağlamamayı öğrenir ama acımamayı asla. İçimde hâlâ konuşmak isteyen bir yan var; sadece kime anlatacağını bilmiyor. Çünkü herkes duymak istiyor ama çok azı gerçekten dinliyor. Dinlemek, anlamaktan daha cesur bir iştir.
Ben kırıldığım yerden bağırmadım, aynı yerden sessizce geçtim. İz kalsın istemedim, geçip gitsin sandım ama insanın içinden geçen her şey orada biraz daha kalıyor. Sonunda şunu anladım: Mesele anlaşılmamak değilmiş; yanlış anlaşılmaya razı gelmekmiş insanı yoran. Bu yüzden artık ne kendimi savunuyorum ne de kimseyi suçluyorum.
Ne kimseye sitemim kaldı ne de “beni de görün” diyecek hâlim. Sadece olduğum gibi duruyorum. Yavaş, sessiz, yükümle barışık… Kalbim biraz ağır ama hâlâ ayakta.