Bana beni sorma.


Bana beni sorma…
Çünkü ben, kendimi çoktan yollarda bıraktım.
Her adımda biraz eksildim, her durakta başka bir suskunluk giydim.
Aynalara bakınca gördüğüm yüz, geçmişten kalma bir yorgunluk artık.
Bana beni sorma…
Ben kendimi herkes için susturduğum cümlelerde kaybettim.
Anlaşılsın diye yandım, fark edilsin diye küle döndüm.
Ama kimse ateşin içimde neyi yok ettiğini sormadı.
Bana beni sorma…
Çünkü içimdeki ben, çok bekledi.
Bir ses, bir el, bir “buradayım” diyecek yürek aradı.
Gelmedi…
Ve insan en çok gelmeyenlere alışınca değişiyor.
Bana beni sorma…
Ben artık yarım kalmış duaların,
Geceye sığmayan gözyaşlarının adıyım.
Gülüşlerim ödünç, susuşlarım gerçek.
Anlatacak çok şeyim var ama anlatacak gücüm yok.
Bana beni sorma…
Çünkü ben, güçlü görünmek zorunda kalanların iç çekişiyim.
Herkesin “geçer” dediği yerden geçmeyen acıların sahibiyim.
Zaman iyileştirmedi beni, sadece sessizleştirdi.
Bana beni sorma…
Geceleri herkes uyurken, ben içimdeki kalabalıkla sabahladım.
Düşüncelerim başımı yastığa koyduğumda daha çok konuştu.
Uyku bile dinlenmek değil, kaçmak oldu bana.
Bana beni sorma…
Ben vazgeçmedim hayattan,
Hayat benden vazgeçmiş gibi hissettirdi sadece.
Bir adım atsaydım düşecektim, durdum.
Durunca da unuttular.
Bana beni sorma…
Ben kırıldığım yerlerden güç devşirmeyi öğrendim.
Kimse sarmazken yaralarımı, kendi ellerimle iyileştirdim.
O yüzden dokunma…
Bazı yaralar, alışkanlıkla ayakta durur.
Bana beni sorma…
Eğer soracaksan, neden hâlâ ayakta olduğumu sor.
Bu kadar kırıkla nasıl dimdik durduğumu,
Bu kadar yalnızlıkla nasıl hâlâ sevebildiğimi sor.
Ama beni sorma…
Çünkü ben, cevabı olmayan bir soru gibi
İçimde yankılanıp duruyoru