Bugün 19 Mayıs. Bugün kurtuluşun ilk günü.

Kötü yıllardı.

Askerliğe başladığı günden bu yana Osmanlının neredeyse her cephesinde savaşmıştı.

Sadece o değil, memleketin tüm vatandaşları o savaş senin, bu savaş benim her cephede savaşmıştı. Yıllar süren savaş yıllarının sonunda mahalleler ve şehirler boşalmış, genç nüfus savaş ile yok olmuş kadınlar kocasız çocuklar babasız, hastalıklar yokluk, koca imparatorluk karanlık bir çağa girmişti.

Yüzyıllar boyunca üç kıtada hüküm süren büyük bir imparatorluktu bunları yaşayan. Artık borç içerisinde hasta ve temelinden kopmuştu.

O sabah rıhtım gecenin ve zamanın yorgunu ve sessizdi. Mendireklerde yüzyıllardır asılı Türk bayraklarının yerini kirli ama güçlü ittifak bayrakları almış, yabancı zabitler alaycı ve yukardan bakan yüzleri ile rıhtımda dolaşıyordu.

İçi kan ağlayarak kendisinden kıdemce düşük bir İngiliz askerine selam verdi. “Geldikleri gibi giderler” demişti. Zamanını ve sonuçlarını bilmediği bir yola çıkmadan önce bu selama sinirlenerek güvertesine çıktı vapurun.

Limanda Bandırma vapuru, demir aldı.

Kaptan köşkünde bacaklarının üstünde gerilerek seyretti son kez iskeleyi; İstanbul’un sise ve dumana bulanmış sokaklarını, sakaların, seyyar satıcıların gürültüsünü, küçük sandallarda işe gitmeye çalışan memurların telaşını, kürek çekerken mırıldanarak şarkılarını söyleyen sigaradan sararmış bıyıklı sandalcıları, miskin kedileri, kavga eden sokak köpeklerini seyretti.

Boğazı geçerken kahvelerde nargile ile kahve içen esnafın utangaç muhabbetini, başları önde savaş yorgunu, silahsız ve hasta Türk askerlerini takip etti.

Uzun aylar boyunca İttihatçılıktan öğrendiği gizlilik ile şişlide’ ki evinde arkadaşları ile toplanmış, düşünmüş, plan yapmış, annesinin tüm merakına rağmen hiç konuşmadan sarayın görevlendirmesini beklemişti.

Saray çaresiz ve plansızdı. İşgale uğramanın utancı askerde var ama sarayda yoktu. İnce hesaplanmış bir manevra padişahın önüne getirilmiş bir planı padişah, kendi fikriymiş gibi emretti.

Tozlu, soluk ve renksizdi saray. Yüzyılların devasa ve rengarenk selamlığı artık sessiz ve kimsesizdi. Gücünü kaybedersen seni yokluk teslim alır. Biliyordu ki kaybedenin rengi siyahtır.

Bandırma boğazdan çıktı. Geride müttefiklerin savaş gemileri, haddini bilmeyen asker hakaretleri, İstanbul’un üzerinde derin bir sis ve uzun bir deniz yolculuğu. Gemide birkaç arkadaşı dışında sadece umut ettikleri vardı.

Yola çıktığında telsizler Yunan ordusunun İzmir’e çıktığını ve Hasan Tahsin’in ilk kurşunu sıktığını rapor ediyordu.

Çok zamanı kalmamıştı Anadolu’nun. Bunu biliyor sonunda ölüm olan bir yolda rüzgârlı Karadeniz’de sigarasından derin nefesler çekiyordu.

Kıyılara baktı. Uzun yıllardır uzak kaldığı Anadolu’yu ne kadar özlediğini düşündü.

Yaveri bir kahve getirmişti. Birkaç yudumda içti, döndü “çocuk bu işi başaracağız başka çaremiz yok” dedi.

19 Mayıs’ta Samsun limanına yanaşan yaşlı gemi, belki de yorgun güvertesinde en genç ve inançlı bir zabit grubunu indiriyordu.

Uzun saatler boyunca uykusuz ve yorgundular.

Bandırma belki bilerek belki de bilmeyerek tarihe tanıklık ediyordu.

Tarihi yazanlar iskelede derin bir nefes aldılar, gemi motor kesti, sokaklarda derin bir sessizlik. Bir otomobile bindiler.

Bugün 19 Mayıs. O gün gemiden inip Samsun’un sokaklarına karışan bir avuç hayalperest ve başlarında bir cesur adam, dünyanın tarihini değiştirdiler.

O gün sokakların sessiz derinliğinden aniden ortaya çıkan bayraklar, yüz yıla yakındır kaybeden, esir edilen, yok sayılan bir milletin artık dur dediği gündü.

Bolca hayal, biraz korku ama sınırsız bir cesaret ile gemiden indiler.

Mustafa Kemal etrafındakilere baktı. İskeleyi seyretti, derin bir nefes aldı.

Artık başlamak zamanıydı. Bu başlangıç zafer ile sonuçlandı.

Dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

Bugün 19 Mayıs Anadolu’nun karar vermesi için bir cesur adamın yola çıktığı gün.

O cesur adam Mustafa Kemal, indiği vapurdan belki de yapayalnız kalacağını ve ölebileceğini bile bile milletin makus talihi yenebilmek için bir karanlığa doğru yola çıktı.

Yüzyıllardır kaybeden bir millet için bu cesareti gösterdi.

Şimdi bunca yıl sonra en ufak meselede umutsuzluğa kapılmak bize yakışmıyor.

Beş on kişi ile bir millet kurtarılabiliyorsa o millet için geride kalanların biraz cesur olması gerekmez mi?

Tüm Türk Milletinin 19 Mayıs’ı kutlu olsun

#amp-auto-ads