Canlılığın sır yaşamsal döngüsü..

Büyük ekolojik ve biyolojik döngüye hazır olmalıyız. Zira dünya (yer yüzü ve iç dünya) tüm canlı yaşamının olumsuz etkileneceği sürece dönüşmeye doğru gitmektedir. Milyar senelerdir varlığına inandığımız yer kürenin hem yüzeyi hemde atmosfer altı havasının yaşam süreçlerini optimal  eden değerlerinden hızlıca uzaklaşmaktadır.

Her şeyden önce insanlığın refahı ve kaliteli, sağlıklı yaşam için temiz hava(CO2 ve S ) temiz su, temiz sağlıklı besinlerin oluşturma adına doğanın ekolojik döngüsünü, dünyanın ilk oluşumunda var olduğuna inandığımız sisteme dönüştürmeliyiz. Bunun için biyosisteme ve ekosisteme olabildiğince saygılı davranmalıyız. Bilim bize en güzel ışıktır. Zaten yaratılış felsefesi adına kutsal kitabımızda çokça ayet vardır.

 Tüm ilim ve bilimin sahibi hiç şüphesiz Allah C.C dır. İlim ve bilimiz sahibi; tüm insanlığa ırk ,din ayrımı yapmaksızın elde edilmesinde başka şart koşmadan ‘’ ilim ve bilimi kim çalışırsa veririm ‘’diyor. 

Bilim araştırmaları bize,toprağın  varlığı ve yapısını, suyun yapısı ve havanın varlığını tüm yönleri ile ispatlayarak bilimsel verilerle tüm  canlı yaşamın ihtiyaçlarını bulmuştur.  Allahın ilminin bir deniz, şu ana kadar insan oğlunun bilimsel çalışmaları ile vardığı tüm sonuçların denizde bir damla olduğunu bilerek bilimsel çalışmalara devam ediyoruz ,etmeliyiz.

Gelelim konumuza;

İnsan oğlu binlerce yıldır yaşadığı dünya yüzeyinde birlikte yaşadığı diğer canlı hayvan ve bitkilerle beraber sıvı ve katı atıkları ile havayı suyu kirletmeye devam etmektedir. Ancak medeniyetlerin gelişmesi ve fosil yakıtlarının kullanımının artması sebebi ile sanayideki kullanımlarının artması sonucu hem çok daha fazla hemde içeriklerinin polimer yapıları ile geri dönüşümlerinin çok uzun yıllar alacağı katı, sıvı atıklarının artmasına neden olmuştur.

Zaten var olan kirliliğe yeni atıkların artarak eklemlenmesi sonucu co2 ve diğer zehirli gazlar ile havanın, ağır metal ve diğer zehirli elementler ile suyun ve kimyasal ,diğer ilaçlar ile toprağın zehirlenmesine sebebiyet vermektedir. Bu durum karşısında havadaki carbon ve diğer sera gazı fazlalağı ile atmosferde oluşan sera ortamının güneş ışınlarını geçirgenliğini arttırarak daha sıcak ve kurak havaların oluşmasına, ani ve çok hızlı su buharı oluşumunun oluşturduğu dengesiz yağışlara ve verimi her yıl düşmeye başlayan hastalıklı topraklarımız sayesinde açlığa maruz kalacağız, kalıyoruz.

Peki sistem nasıl işliyor idi?

İnsan,  hayvan ve bitkilerin solunum yoluyla havaya saldıkları CO2 gazlarının toplamını; tüm fotosentez yaparak bünyelerinde enerjiye çevirerek havanın temizlenmesine yardımcı olmaktadırlar. Diğer yandan bitkilerin köklerinde ve toprağın 0-30 cm üst kısmında bulunan mikroorganizmalar yardımıyla havanın aazotunu toprağa bağlayarak hem bitkilerin gelişimini , verimlerine etkisine hemde toprak yapısının yeni canlılığın devamına hazırlık için depo yaparlar.

Toprak normal azot ve carbon dönüsünü yaparken hem toprağın kalitesini artırır hem üzerinde yetişen bitkilerin sağlıklı gelişimine hemde suyun kalitesine katkı sağlar. Aynı zamanda havanın temizlenmesi ile oksijen varlığının artmasına yardımcı olmaktadır. 

Zamanla tüm dengeler alt üst oldu. Doğadaki her bir olay aslında başka bir olayın ya nedeni yada sonucu şeklinde gelişmektedir. Suyun oluşumu ,yağmur , kar dolu şimşek azot, carbon salınımı kuraklık sıcaklık artışı gibi tüm olaylar birbirlerinin neden sonuç ilişkileri ile birbirine bağlı korelasyon noktasındadır. Önce fotosentez fabrikalarımız olan ağaçlarımızı , ormanlarımızı yok etmekle başladık doğal döngünün çarkına çomak sokmaya..

Sonrasında her türlü sanayi atık , katı ve sıvı atıkların yanında zehirli fabrika baca gazlarını saldık havaya..

Fosıl yakıt kullanımında hızlıca artışa giderken aynı seviyede carbon tutulumuna ve toprağa dönüşüne katkı sağlayacak dönüşümlere fırsat vermeden endüstri ve sanayi faaliyetlerine çevresel etkilerini ikinci plana atarak son sürat devam ettik.

Doğal yaşama yatkın, yeşil döngü ve bütüncül dönüşüm yerine daha çok taş,beton ve demirden yararlandık. Sistemi içinden çıkılamaz bir zorlu sürece ittik. Durum felaket sınırlarına yaklaştı. İklim krizinin , verimsiz toprak ve sağlıksız suyun kullanımına doğru gidiyoruz.

Topraklarımızı daha çok verim versin diye kimyasal gübreler ve ilaçlarla kirletirken hem verim vermez hasta toraklara sahip olduk hemde suyumuzu içilemez değerlere taşıdık. 

İklim krizine çözüm adına hayvanların havaya saldıkları gazların suçlu ilan edilerek hayvan sayılarını azaltma projelerini devreye almak üzere küresel yeni saldırılara maruz kalmaktayız.

Biyolojik teknolojiler geliştirmeliyiz.

Arıtma sistemlerin tamamını sıfır atık oluşturan biyoteknolojiler geliştirmeliyiz.

Tıpkı, dünyamızın ilk yaratılış  ve oluşumu sonucu var olan sisteme dönüşe modelleyen biyoteknolojileri

geliştirmeliyiz.

Nasıl ki; ilk zamanlardaki dünya canlı yaşam ve gelişimine müsait hava su ve toprak açısından optimum değerler sağlanmış ve kendi ekolojik döngüsünü sağlamış ise aynı ortamı oluşturacak biyo- teknolojiler geliştirmeliyiz.

Ez cümle;

Toprak,su ve hava kalitesini korumak için alınacak tüm biyoteknolojik modellemesi ile yeniden tüm canlıların yaradılış kodlarına dönecek tedbirler almalıyız.