Ekmek ABD’den, Su ABD’den

Türkiye’nin 1950 yılında iş başına gelen Demokrat parti ile birlikte “Küçük Amerika” olduğunu söyleyen hatırı sayılır bir kitle vardı.

O günleri hatırlayanlar,

ABD’nin süt tozunu

ABD’nin ekmeklik ununu

ABD’nin çok benzin yakan kuyruklu İmpala ile başlayan otomobillerini

Çok net bir şekilde hatırlayacaklardır.

Ancak 1950 ila 1980 arasında var olan ideoloji dolayısı ile her ne kadar aşağı yukarı tüm siyasi partiler Amerika hayranı olsalar da bunu pek belli etmezlerdi.

12 Eylül 1980 ihtilali sonrası iktidara gelen Turgut Özal başkanlığındaki ANAP hükümeti direk olarak ABD’den destek alıyor olsa da o iktidar ABD hayranlığını ortaya sermekten çekiniyordu.

1974 yılında Kıbrıs barış harekatı sırasında ATAŞ rafinerisinin havalanan uçaklarımıza yakıt vermemesi, Rahmetli Ecevit’in haşhaş konusundaki hassasiyeti karşısında ABD bize işin doğrusu sopanın ucunu yavaş yavaş göstermeye başlamıştı.

15 Temmuz 2016 yılında sümüklü bir imamın yaptığı kalkışmanın bastırılmasından sonra Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanının “Darbe girişiminin arkasında ABD var” şeklindeki ifadesi aslında ABD ile üstü açık olmayan bir savaşın da habercisi olarak kabul ediliyordu.

Sonrası malum

Dünyada var olan ülkelerin çok büyük bir bölümü bir anda iktidara gelmek için geldikten sonrada iktidarda kalmak için ABD desteğinin şart olduğu gerçeği ile karşı karşıya kaldılar.

Aslında son birkaç güne kadar Türkiye’nin belli bir süre sonra ABD’den yakasını kurtaracağı hatta geliştireceği teknolojiler ile pek çok ülkeye katkı sağlayacağı belli belirsiz konuşuluyordu.

İşlerin hiç böyle olmadığı ve Türkiye’nin iğneden ipliğe kadar ABD’ye muhtaç olduğu geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye yaptığı seyahat sırasında ortaya çıkmış oldu.

Normal şartlarda ABD’ye yapılan seyahatler bizim ülkemizde iktidarda bulunanları biraz daha üst noktalara doğru taşımaya yarar.

Ancak başta dışişleri bakanı Hakan Fidan’ın KAAN uçak motorları ile ilgili yaptığı açıklama sonrasında var olan cam vazonun tuzla buz olmasına vesile oldu.

Dışişleri bakanı Hakan Fidan’ın açıklaması öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye seyahati sırasında daha uçaktan inmeden ABD ürünlerine getirdiği muafiyet “Eldivenden merdivene kadar her şey ABD’den” olduğu gerçeğini ortaya sermiş oldu.

Büyü bozuldu.

Hükümetin ABD’nin istemediği bir politikayı izlemesinin artık imkansız olduğu gerçeği ortaya çıktı.

ABD başkanı Trump’un zaten perde önünde verdiği talimatları hepimiz bire bir gördük.

Perde arkasında ABD, Türkiye’den neler talep etti Allah bilir.

Bizde kapı arkasında neler yaşandığını neler talep edildiğini süreç içerisinde öğreneceğiz.

Artık yediğimiz ekmeğin,

İçtiğimiz suyun

Teneffüs ettiğimiz havanın

ABD’nin iznine tabi olduğu bir süreci yaşıyoruz.

Bu durum aslında bizimde dahil olduğumuz bir kitlenin yıllar yılı anlatmaya çalıştığı ancak iş başındaki siyasetçilerin başarılı propagandaları dolayısı ile gizlenen gerçeklerin ABD eli ile ABD başkanı Trump eli ile ayan beyan ortaya serildiğinin en açık ispatı.

Artık ekmek ABD’den su ABD’den,

İtirazı olan varsa bize de izah etsin.