Kalabalıkta yalnızlık

Bir şehir düşün; ışıkları hiç sönmeyen, sokakları hep kalabalık olan… İnsanların birbirine çarpışarak yürüdüğü, seslerin birbirine karıştığı, kalabalığın hiç eksilmediği bir şehir… İşte tam da burada, insan bazen kendini en yalnız hissettiği anları yaşar.

Yalnızlık, sessiz bir odada tek başına oturmak değildir her zaman. Bazen kalabalığın ortasında, yüzlerce insanın içinde, en büyük sessizlik çöker üzerine. Yanından binlerce yüz geçer, kimisi güler, kimisi konuşur, kimisi telaşla yoluna devam eder. Ama sen, bütün o kalabalığın içinde, sadece kendinle baş başa kalırsın.

Kalabalıkta yalnızlık, insana en çok kendi yüreğini dinletir. Seslerin ortasında bir sessizlik vardır aslında; gürültünün içinde bile içindeki boşluğu duyarsın. İnsan kalabalığın içinde görünmez olur; ne göz göze gelinir, ne hal hatır sorulur. Herkesin bir telaşı vardır, kimsenin kimseye zamanı yoktur.

Bir omuz ararsın yaslanacak, ama binlerce omuzun arasında sana dönük olan tek bir omuz bulamazsın. Bir çift göz ararsın seni anlayacak, ama bakışların arasında sana değen tek bir göz göremezsin. İşte o zaman anlarsın; kalabalığın ortasında da insan yapayalnız kalabiliyormuş.

Yalnızlığın en acısı, kalabalığın içindekidir. Çünkü dışarıdan bakıldığında yalnız görünmezsin; etrafında insanlar vardır. Ama içinde kopan fırtınaları kimse duymaz, gözyaşlarını kimse görmez. Herkes gülerken senin kalbinde sessiz bir çığlık yankılanır.

Ve sen o an fark edersin ki; kalabalık, yalnızlığını daha da büyütür. Sessizlik bile bu kadar acı vermez, ama binlerce insanın arasında duyulmamak, işte bu yüreği en çok yaralayan şeydir.

Bir çığlık atmak istersin, ama sesini bastıran yüzlerce gürültü vardır. Birine içini dökmek istersin, ama herkes kendi derdine dalmış, kimsenin sana zamanı yoktur. Ve o an anlarsın: kalabalık, insanın yüreğinde hiç dinmeyen bir ıssızlıktır.

Kalabalıkta yalnızlık, aslında insana çok şey öğretir. İnsan, kendi yüreğinin kıymetini, kendi sessizliğinin değerini işte o zaman anlar. Çünkü kalabalığın içindeki yalnızlık, sana şunu fısıldar:
"Kalabalıklar içinde görünmek değil, bir gönülde yer bulmak önemlidir."

Gerçekten de hayat, yanımızda kaç insan olduğuyla değil; gönlümüzde yer eden, gözlerimizdeki hüznü fark eden, sessizliğimizi dinleyen bir dostla anlam bulur. Çünkü bir gönülde yer bulamayan insan, binlerce kalabalık arasında bile yapayalnızdır.