Kemal’e adı ile hitap etmekten korkan zavallılara mektup.

Bugün 10 Kasım. Sabahın ilk ışıklarından bu yana artan bir çaresizliğin tarihi.

Yatağında son birkaç gündür komada olan ve doğduğu Selanik’te uçsuz bucaksız tarlalarda saçlarında rüzgâr, dudaklarında meyve kokusu ile uyuyan Başbuğ’un artık iyiden iyiye solan bedenine bakıyor doktorları.

Birdenbire başlayan ki bu hastalığın birileri tarafından planlandığı arttık neredeyse kesin, anlaşılır, anlaşılmaz uzun bir mücadelenin artık sona erdiğini gören hekimler, yakın arkadaşı, kardeşi derin bir kalp kırıklığı içerisinde, yılların mücadeleler, savaş kıtlıkları ve yorgunlukları ile yorduğu bedene bakıyorlar.

Dolmabahçe’nin pencerelerinde, pervazlarında Cumhuriyeti beraber kurduğu milletin duaları, harb okulu öğrencilerinin selamları, gazete mürettiphanelerinde derin bir suskunluk, Saray’ı koruyan askerlerin tüfeklerinde soğuk bir yalnızlık var.

Saat dokuza yaklaşmış, yatağında solunumu düzensiz yatan adam dünyanın en büyük askeri, en zeki siyasetçisi, en başarılı devrimcisi, geride bıraktığı Cumhuriyet’in en ateşli savunucusu. Akrep ve yelkovanın tık tıkı, Başbuğun solunum sesi dışında odada tam bir sessizlik var.

Saat artık beş geçiyor, uykusundan aniden uyanıyor, başını askere selam verir gibi ani bir hareketle çeviriyor “Ve aleykümselam”

Bugün onun adını kamal olarak telaffuz ederek aşağılamaya çalışanlar, vefatından kısa sonra çıkacak bir Dünya Savaşı iklimine rağmen bölgesinde kurduğu barışı görmezden gelenler,.

Anadolu’da İngilizler ve işbirlikçileri tarafından yapılan isyan ve ayaklanmaları bastırdığı için suçlayan aynı işbirlikçilerin akrabası mahviller, kadın hakları ve kadının eşit bir birey olmasından rahatsız olanlar, dini temiz kul ile Allah arasında başkasının müdahalelerden kurtardığı için insanları aldatma imkanları ellerinden alınan tarikatlar.

İnkilapları nedeniyle çağdaşlaşma ve ulus olma mücadelesinden rahatsız olanlar, yönetemedikleri, üretemedikleri, politikayı şekillendiremedikleri için onu karşılarına alan vizyonsuz siyasetçiler işte bu sebepler ile Başbuğ’a hakaret ediyorlar.

Ona hakaret ederken ona hakaret etmeyi engelleyen yasaya hakaret ederek yapıyorlar bunu. Bu seviyesizliklerinin ve ihanetlerinin karşısında bilmeleri gereken Türk olmaktan ve bu Cumhuriyette eşit vatandaş olarak yaşamaktan vazgeçmeyecek nüfusun çok büyük bir kısmı var.

Bu şer topluluklarının medyada ve sosyal alanlarda çok görünmelerine aldanmayın. Aslında bu mahviller Türkiye’deki azınlıklardan bile azınlık birkaç yüz kişiyi geçmeyecek kadarlar.

Her devletin haini ve çöpü kadar.

Bugün 10 Kasım. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, mazlum halkların ışığı, Türk Milletinin yol başçısının vefat günü.

Bugün muassır medeniyete doğru yol yürüyen, daha yüz yıl önce teba, maraba, adı olmayan savaşta ölmek ve çiftçilik dışında yok sayılan Türk Milletinin asil ve eşit vatandaş olmasını sağlayan banisinin ölümünün 87. Yılı.

Bugün geride bıraktığı ilkeler ve idealleri ile koca bir ulus ve Türk Topluluklarının yol göstericisini anlamaya, onun koyduğu hedeflere ulaşmaya onsuz devam etmek zorunda kaldığımız gün.

Tüm dünya bilmeli ki, biz onun yolunda yürümeye devam edeceğiz çünkü biliyoruz ki onun ilkeleri Türk topluluklarının, Türkistan hayalinin işaret fişeğidir. Ruhun şad olsun,

Türk Milletinin başı sağ olsun.