Ağustos ayının sonlarına geldik. Bu ayın sonunda Türk Milleti için iki önemli olay aynı tarihte yaşandı biliyorsunuz.
Birincisi 1071 tarihinde 26 Ağustosta Türklere Anadolu’nun kapısını açan Malazgirt savaşı, ikincisi Türklerin Anadolu’da kalması için yapılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi. Malazgirt ile bin yıldan uzun bir Türk Barışı, büyük bir imparatorluğun başlangıcı,
Büyük Taarruz ile yok olmak ve Anadolu’dan sökülüp atılmak istenen Türk Milletinin yedi düvele karşı durup, bağımsızlığının tescillenmesi, Sevr’den Lozan’a dönüşen bir tarihi galibiyet.
Bu iki önemli tarihi ayrı ayrı hatırlayıp kutlamak yerine galiba en doğrusu, Genel Kurmay Başkanlığının ev sahipliğinde “Malazgirt ve başkomutanlık Savaşı, Türk Milletinin Bağımsızlığı” şeklinde kutlamak olmalıdır.
“26 Ağustos Bayramı” her ikisi de askeri başarı olduğu için ordu ev sahipliğinde kutlanmalı, Alparslan Han ve Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milletine kazandırdığı tarihin seyrini değiştiren bu zaferler, konu ile ilgili tarihçilerin bilimsel makaleleri, gençlerin öğrenmesini sağlayacak metodlar ile her yıl bir şölen havasında kutlanmalıdır.
Çünkü devletleri büyük yapan en önemli özelliklerden biriside geçmişlerine olan saygılarıdır.
Büyük devlet demek biraz iddialı olabilir ama Türk demektir.
Türklerin hakim olduğu coğrafyalarda “Türk Barışı”, adalet ve hukuk olmuştur.
Türklerin olmadığı her yerde ihanet, kıyım, ölüm ve adaletsizlik vardır. Kürşad’ın kırk adamla Çin sarayını Göktürkler’i kurtarmak için basabilme cesareti, Mete Han’ın Çin Seddi’ni yıkıp geçebilme hiddeti, Alparslan’ın kendisinden dört kat daha kalabalık Bizans ordusunu yenebilme zekası, Başbuğ Atatürk’ün yoktan bir milleti var edebilme yeteneği, işte bu nedenle Büyük devlet demek Türk demektir.
Malazgirt savaşında başka halkların Türkler’e yardım ettiği yıllardır tartışılan bir konudur. Diyojen büyük ordusu ile Sivas’ta konakladığında Ermenilerin yerel halka zulüm yaptığını öğrenince, şehrin Ermeni mahallelerini yıktırıp bir çok Ermeniyi öldürdü.
Yani bu ermeni meselesi, ya da ermeni ihaneti o yıllara dayanıyor. Kürtler konusuna gelince, Kürtlerin Alparslan yanında savaşa katıldığını iddia eden Sıbt İbnü’ül Cevzi savaştan yaklaşık 150 yıl sonra yazdı. Birkaç yazar daha bu konuda aynı fikirdeler onlar da 16. Yüzyıl’da yaşadılar.
Muharebenin yaşandığı dönemde yaşamış ve olaylara tanık olmuş hiçbir Romalı, Arap, Süryani veya Ermeni tarihçi Malazgirt Muharebesine Kürtlerin katıldığından bahsetmemiştir.
Bu sebeple birçok modern tarihçi, Selçuklu Devletine bağlı ve haraç ödeyen Mervani Kürt emirliğinin savaşa mecburen asker göndermiş olabileceğini ancak Kürtlerin muharebeye ya hiç katılmadıklarını ya da katılmış olsalar dâhi savaşın kaderine etki edemeyecek kadar az sayıda olduklarını belirtmiştir.
Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Yunan ordusunu neredeyse yarısını imha eden Türk Milleti yine Alparslan Han’ın ordusu gibi çoğunluğu Türklerden oluşan bir orduydu.
Osmanlı, azınlıklarına para kazanıp ticaret yapmayı, Türk’e ise savaşmayı ve sınır boylarında şehit olmayı uygun görmüştü.
Bu nedenle belkide, İstiklal Mücadelesini bildikleri işi en iyi yapan Türklerin azim ve kararlılığı kazandı. Kederde ortak olunmadan mutlulukta ortak olunmaz.
Ama Türk ortak yaşamayı ve paylaşmayı sever.
Bu nedenle kurduğu devleti Anadolu’da yaşayan tüm halklara hediye etti.
Anadolu’da yaşama isteğimizi kim, neden ve ne yaparsa yapsın değiştiremez.
Çeşitli toplum mühendisliği çalışmaları gerçeklerin üstünü örtmek için kullanılabilir.
Unutulmaması gereken gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkacağıdır.