Ömer Seyfettin’in “Pembe incili Kaftan”ında, Muhsin Çelebi, Şah İsmail’in huzuruna elçi olarak çıkmadan önce büyüleyici bir kaftan diktirip çıkmış ve Osmanlı’nın gücünü göstermişti.
Bir imparatorluğun gücünü ve şaşasını göstermesinin bunun için tüm malını mülkünü satıp kaftan diktiren vatanseverlerin varlığı aslında millet bilincinin bir tezahürüdür.
Göktürkler’den başlayarak Türk kavmi elçiye düşmanının elçisi olsa bile gerekli saygıyı göstermiş, sınırlarını terkedene kadar korumuştur.
Kağana hakaret etmek dışında elçilere tarihte ilk toleransı gösteren Göktürklerdir.“Elçiye zeval olmaz” aslında bu hassasiyetin kelimeye dökülmüş halidir.
Selçuklularda “Serhad memurları huduttan içeri giren kişi ya da kişileri karşılamalı ve derhal kaç kişi oldukları, teçhizatları, ne maksatla geldiklerini öğrenip bir atlı ile bu bilgileri merkeze bildirmeleri gerekmektedir.
Daha sonra da gelen kişi ya da kişilerin yanına bir görevli adam verilip tanınmış bir şehre kadar ulaşması temin edilmeli. Bu durum gelenin saraya ulaşmasına kadar bu şekilde devam etmeli.
Karşılama sırasında gösterilen özen, elçilerin dönüşü sırasında da aynen gösterilmelidir.
Çünkü iyi ve kötü onlara yapılan her şey, elçileri gönderen padişaha yapılıyormuş gibidir.
Zira padişahlar birbirine daima büyük saygı gösterip elçileri aziz ve muhterem tutmalıdırlar.
Hatta aralarında gerginlik, düşmanlık olduğunda bile elçiler güvenli bir şekilde kendilerine emredilen mesajı karşı tarafa iletebilmelidir".Demiştir, selçuklu veziri Nizamül-mülk.
Son yüzyılda dünya siyasi ikliminde elçilerin korunması ve milletler arası ilişkilerin sert kurallarının uygulanması ile ülkeler arası ilişkiler artık daha düzenli.
Bu ilişkilerde ara ara edepsizlikler olsa da kurallar daha adil.
Tüm dünya ülkeleri bu nedenle kendilerine emanet edilmiş elçileri ve misyon üyelerinin korunmasına azami dikkat ediyorlar.
Türkiye Cumhuriyeti son yüz yılda tüm bu sistematik korumaya rağmen en fazla elçisini şehit veren ülke hala.
Asala isimli adi ermeni terör örgütü dünyanın birçok yerinde Türk büyük elçilerini şehit etti ve acı olanı birçok ülke bizim misyonumuzu korumak için gerekli önlemleri almadı,
alamadı. Bu nedenle yıllarca şikâyet ettik.
19 Aralık 2016 da Rus büyükelçi Andrey KarlovAnkara’da Fetöcü bir polis tarafından vurulunca Türk dışişleri ciddi olarak zor durumda kaldı.
Bu cinayetin taraflara ne kadar anlatılabildiğini bilmiyoruz ancak ülkeler arasında tarifsiz yara açtığı kaçınılmazdır.
Birkaç gün önce Libya askeri kademesinin en önemli üyelerini taşıyan özel uçak Ankara’dan havalanışından hemen sonra düştü.
Libya üst düzey askeri yetkilerini kaybetti.
Bu bir kaza mıdır?
Yoksa bir suikast mı?
İvedilikle cevap verilmesi beklenen bu sorunun cevapsız kalacağı kesindir.
Bir kesin şey daha var, bu cinayetlerin hepsi Türkiye’yi dünyada yalnız bırakacağı gerçeğidir.
Elçileri şehit edildiği tüm dünyayı basiretsizlik ile suçlayan Türkiye’nin geldiği durum çok acıdır.
Elçiler ile ilgili dünyada ilk kuralları koyan, başka ülkelere elçiliğe giderken şatafat için varını yoğunu satan bir anlayıştan, ülkesindeki elçinin öldürülmesini seyreden, ziyarete gelenleri koruyamayan yalnızlığa itilmiş bir Türkiye’ye gidiş.
Türk milleti bunu hakketmiyor.
Ama bizi yönetenlerin bu yetersizliklerinin hesabını yine bu millet ödeyecek.
Yazık.