Sandık

14 Mayıs 1950 yılında çok partili siyasi hayata geçtiğimiz ve önümüze gelen seçim sandığına “Merhaba” dediğimiz günlerin üzerinden tam olarak 75 yıl geçti.

Sandığı sadece genel ve yerel seçimin ana belirleyicisi olarak görmek son derece yanlış olur.

Muhtarlardan, ihtiyar heyetinden tutunda artık olmazsa olmazlarımız arasında bulunan tüm sivil toplum kuruluşlarından çıkacak olan neticeyi de sandık belirliyor.

Her beş yılda bir yapılan genel ve yerel seçimlerde yönetim katında kimin olacağını sadece ve sadece sandık veriyor.

Zaman zaman sandıktan çıkanlara müdahaleler olduğunu da çok iyi biliyoruz.

Ancak seçmen ne zaman kendi seçtiklerine müdahale yapılmışsa takip eden ilk seçimde gereğini yapıyor ve demokrasiyi tamir etme cihetine gidiyor.

Demokrasilerde özellikle iktidar partilerinin sandıktan çıkan netice yada neticeleri beğenmediklerinde tekrar “erken seçim “ kararı alarak kendilerini yeniden test etmeleri de demokrasinin gereğidir.

Ancak bu sütunlarda birkaç kez daha belirttiğimiz gibi Türkiye 31 mart 2024 tarihinde yapılan ve CHP’nin çok uzun yıllar sonra ilk kez birinci parti olarak çıktığı sandığın başına o gün bu gündür gelmeyen kalmadı.

Başta İstanbul olmak üzere ülke sınırları içerisinde bulunan muhalefet partilerine mensup çok sayıda belediye başkanı görevden alındı.

Söz konusu görevden alınan belediye başkanları devam eden birkaç gün içerisinde görevden uzaklaştırıldılar tamamına yakını da cezaevine gönderildiler.

Bunun meali “Benim için ölçü sandıktan çıkan sonuç değildir”

Yada “Sandıktan çıkan sonuç benim kazanmamı sağlıyorsa muteberdir aksi takdirde hiçbir geçerliliği yoktur “şeklindedir.

Türkiye 86 milyon nüfusu ile bölgenin en büyük ülkesi.

Bu büyüklüğü sadece nüfus ve coğrafyası ile değil demokrasiye olan inancından ileri geliyor.

Seçmen her beş yılda bir gittiği sandık başında kendisini yönetecek siyasi iradeyi seçiyor.

Beş yıl sonra bir daha

Sonraki beş yıl dönem de bir daha.

Sandıktan çıkan sonuca saygı göstermek bırakın demokrasiyi insan olmanın gereğidir.

Ancak “içinden benim çıkmadığım sandığa saygım yoktur” şeklindeki anlayış bizi demokrasi dışı yöntemlere götürür.

Tabi bunu hiç birimiz istemeyiz.

İktidara gelmek geldikten sonra da uzun bir süre orada kalmak tüm siyasetçilerin ve siyasi partilerin ortak beklentisi.

Ancak bunun kararını verecek olanda sadece ve sadece seçmendir.

Şu sırada yaşanan olumsuz siyasi gelişmeleri hepimiz hayret ve endişe içerisinde takip ediyoruz.

Bizim daha çok huzura ihtiyacımız var.

Bu huzuru da anlatmaya çalıştığımız gibi bize sağlayacak olan demokrasidir.

Adalettir.

Adalet sandıktan çıkan neticeye razı olmaktır.

Sürekli anlatmaya çalıştığımız durumu bir kez daha hatırlatıyoruz.

Sandığa saygı.

Sandıktan çıkacak sonuca saygı.

Sandıkta oy kullanan seçmenin tercihine saygı.

İşte o zaman demokrat olacağız.

O zaman hepimizin dilinde bulunan “Cumhur” ifadesi anlamını bulacaktır.

Gecikmiş sayılmayız.

Bugünden tezi yok siyasi otorite “sandıktan çıkan her sonuç bizim başımızın tacıdır” desin.

Görün bakın memleket nasıl güllük gülistanlık oluyor.

Denemek lazım.