Türkiye son iki gündür Dışişleri bakanı Hakan Fidan’ın KAAN uçak motoru ile ilgili söylediklerin tartışıyor, bizde dikkat ediyoruz toplum her kesiminde iki gündür KAAN uçaklarının motorlarından başka hiçbir şey konuşulmuyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, New York’ta Türkevi’nde basın mensuplarının sorularını yanıtlamış ve değerlendirmelerde bulunmuştu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “CAATSA sorunu kalkmalı. F-35 için de KAAN’ın motorları için de adım atmaları gerek. KAAN’ın motorları şu anda Amerikan Kongresi’nde bekliyor. KAAN’ın motorunun lisansı durmuş durumda. ABD ile sınırlamalar olması uluslararası sistemde bizi başka arayışlara itecek.” açıklaması, farklı yorumlara sebep olmuş ve nerede ise Türkiye’nin tek gündemi haline gelmişti.
Hakan Fidan’ın bu açıklaması sonrasında bilindiği gibi AK Parti içerisinde çok sayıda siyasetçi bu söylemi çürütmek adına açıklama yapmış durumun böyle olmadığı ile ilgili çeşitli söylemlerde bulunmalarına rağmen tahmin edileceği gibi toplumun çok büyük bir kısmı Dışişleri bakanı Hakan Fidan’ın söylediklerine inanıyor duruma gelmişti.
Biz meselenin doğrulu yada yanlışlığı ile ilgili fikir beyan etmeyeceğiz.
Neticede ortada devletin bir bakanı tarafından açıklanmış bir süreç var bizde bu sürecin nasıl sonlanacağını yaşayarak göreceğimizi düşünüyoruz.
Burada bizim anlatacağımız daha doğrusu anlatmaya çalışacağımız mesele ülkeyi yönetmeye aday siyasetçilerin bürokrasiden gelenleri ile vatandaşın arasından gelip gelmemeleri ile ilgilidir.
Türkiye’de politika genellikle iki kitleye mensup siyasetçiler tarafından yapılır.
Birinci kısım herhangi bir siyasi partinin belde-ilçe-il başkanlıklarından başlayarak siyaset merdivenleri birer birer çıkarak partisi imkan bulduğu anda devletin yönetiminde söz sahibi olanlardır.
İkinci kısım ise çok uzun yıllar devletin bir kademesinde orta derecede yada üst noktada bürokrat olarak görev yaptıktan sonra yada görev başında iken ilgili partinin genel başkanı tarafından “İktidara geldiğimizde bizi sıkıntıya sokmayacak konularda uzman siyasetçiye ihtiyaç var gel bize katıl” denilerek partiye davet edilen kısımdır.
Partinin en kademesinden en üst noktaya kadar tırmana tırmana bin bir türlü eziyet ile en üst noktaya kadar tırmanmayı başarabilen ve bakanlık noktasına kadar gelen bir siyasetçi kendisine yöneltilen sorulara son derece temkinli cevaplar verme yolunu seçerler.
Bu durum bizim ülkemizde “boğaz dokuz boğumdur bu yüzden insan dokuz kere yutkunmalı ama bir kere konuşmalı” şeklinde vücut bulmuştur.
Dolayısı ile teşkilatçılıktan gelen bakan yada bakanlar kolay kolay hata yapmazlar ve partisini zor sokmazlar.
Bürokrasinden gelen bakanların ise böyle bir tecrübesi yada öngörüsü fazla olmaz.
Zira uzun yıllar büyük bir kurumun başında bulunmanın ve herkesi kendisine hizmet etmekle yükümlü olarak kabul eden bir bürokratın bakanlık koltuğuna oturduğunda huyunu suyunu değiştirmesini nasıl bekleyeceğiz ki?
Bugün dışişleri bakanı Hakan Fidan’ın durduk yerde AK Partiyi zora sokmanının temel sebebi siyasetçi bakan değil de bürokrat bakan olmasından kaynaklanan tecrübesizliktir.
“Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonrası için hazırlık yapıyor” ile başlayan ve yüzlercesi ile sürdürülen yorumlar yazımızın başında da belirttiğimiz gibi bu yazının konusu değil.
Dikkat edilirse şu an bakanlık yapanların çok büyük bir kısmı siyasetin alt kademelerinden gelmiyor.
Sorumlulukları halka değil kendisini bu göreve layık gören Cumhurbaşkanınadır.
Dolayısı ile “biz ne söylesek haklıyız “şeklinde hareket etmek gibi bir özgürlüklerinin bulunduklarına inanıyorlar.
Onların arkasını da her zaman ki gibi hiç değişmeyen bir şekilde partinin en kademelerinden gelen teşkilatçı bakanlar oluyor.
Ve bu süreç aradan çok uzun yıllar geçse de asla değişmiyor.