STK Başkanı ve Bürokrat Milletvekillerinin Partilerdeki hayal kırıklıkları

Son dönemde başta İYİ Parti’nin Teşkilatlardan sorumlu Genel başkan yardımcısı Koray Aydın ile kime ve neye yaradığı belli olmayan anlamsız bir kavgaya tutuşan “Emekli Öğretmen” Türk Eğitim Sen ve Türkiye Kamu Sen eski genel başkanı yeni İYİ Parti Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un durumu “Acaba yüzbinlerce üyeye hükmeden STK başkanları böyle bir saltanattan sonra geldikleri TBMM’de Milletvekili yalnızlığımı yaşıyorlar.? sorusunu gündeme getirdi.

Bu yazıyı yazmadan önce Türkiye’de hangi sendikanın yaklaşık ne kadar üyesi var.? şeklinde dar kapsamlı bir araştırma yaptık,

“TÜRK İş: 1 milyon 023 bin

HAK iŞ:  690 bin

KAMU SEN: 413 bin

KESK: 137 bin

MEMUR SEN: 1 milyon 013 bin

HİZMET İŞ: 302 bin

DİSK : 185 bin

TÜRK METAL: 200 bin

BELEDİYE İŞ: 103 bin”

civarında ortalama üye sayılarına ulaştık.

Türkiye’de sağ partiler nedense Sendika başkanlığına daha doğrusu sendika kavramına pek sıcak bakmazlar, Hal böyle olunca sendikacılarında seçim önceleri mecburi adresleri başta CHP olmak üzere TBMM’de temsil edilebilme başarısını gösterebilen diğer sol partiler oluyor.

Belli bir zaman yukarıda rakamlarını verdiğimiz son derce büyük Sendikalarda başkanlık yapan isimler arasında Bayram Meral-Süleyman Çelebi- Salim Uslu-Kani Beko-Süleyman Girgin ve İsmail Koncuk isimleri sayılabilir.

Çok uzun yıllardır Türkiye’de sol partiler iktidar yada iktidar ortağı olamıyor, dolayısı ile olağanüstü güçlere sahip yüzbinlerce sendikalıyı bir anda sokağa dökme yetkisine sahip sendika başkanlarının milletvekili seçildikleri CHP iktidara gelemeyince bu kişilerde “İcracı başkanlıktan” bir anda “Ricacı milletvekiline” dönüşüyorlar.

Biz İYİ Parti Adana milletvekili İsmail Koncuk’un son dönemlerdeki çıkışlarını da işin doğrusu böyle bir yalnızlığa bağlıyoruz, Milletvekili olmadan önce 413 bin memurun başkanı olan bir STK başkanının milletvekili seçildikten sonra sendikadaki muameleyi görememesi ortaya bu tür nahoş gelişmeleri çıkartıyor.

İsmail Koncuk’un İYİ Partinin kuruluşunda ne kadar katkısının olup olmadığını biz bilemeyiz, ancak milletvekili seçildikten sonra Genel başkan yardımcısı olarak değerlendirilmesi zaten İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’in kendisine gösterdiği vefanın en büyük ispatı.

Biz bu samana kadar herhangi bir siyasi partiye üye olan birisinin daha ikinci günden itibaren Genel başkan yardımcılığı hayali ile yanıp tutuşmadığına şahit olmadık, Hal böyle olunca bir taraf yerini korumanın mücadelesini verirken bir tarafta o koltuğu ele geçirmenin kavgasını veriyor ki buda son derece normaldir.

İşte o anda ismine “Parti içi teşkilatlanma” denilen yapılanma ortaya çıkıyor, Çok partili hayata geçileli beri devam eden bu sistem parti içerisinde çok çalışan, gece gündüz demeden ilgili ilgisiz tüm seçmenin derdi ile dertlenen siyasetçiler bir adım daha öne çıkıyor, arkasındaki grup yada gruplarda öne çıkanın etrafında kümeleniyor.

Geçtiğimiz aylarda vefat eden Gebze Eski belediye başkanı ANAP Kocaeli Milletvekili Bülent Atasayan ile birlikte BOTAŞ Eski genel müdürü Hayrettin Uzun aynı seçim döneminde vekil seçilmişlerdi, Rahmetli Atasayan dişi ile tırnağı kaza kaza gelmiş yine rahmetli olan Hayrettin Uzun’da BOTAŞ’ın başında bürokrat iken vekil seçilmişti.

Rahmeti Atasayan bizimle olan sohbetinde bir gün “Yüksel kardeşim Sendika başkanlarının ve Üst düzey bürokratların eğer partileri iktidar değilse psikolojileri daha ilk aylardan sonra bozuluyor, milletvekili değilken yüzbinlerce insana hükmeden, trilyonları idare eden bu isimler milletvekili olunca sudan çıkmış balık gibi oluyorlar, Hayrettin Uzun kendisini halen daha BOTAŞ’ın gelen müdürlüğü etkisinden kurtaramadığı zamanlarda beni bile makam şoförü olarak görür çantasını bana taşıtmaya çalışırdı” şeklinde STK başkanlarının ve üst düzey bürokratların içerisinde bulundukları psikolojik durumu anlatırdı.

Bu örnek bile “STK başkanları acaba milletvekili adayı gösterilmeli mi?” , yada nerede ise “Padişah yetkisine sahip bir STK başkanı bu saltanatı bırakıp milletvekili olmalı mı?” sorusunu daha bir anlamlı kılıyor.

Şu an yürürlükte bulunan Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde milletvekillerinin zaten hiçbir hükmü bulunmuyor, Dolayısı ile İsmail Koncuk yada kendisi gibi son derece büyük STK’ların başkanı iken “Mebus olmanın dayanılmaz cazibesine” kapılan ancak çok büyük hayal kırıklığı ile karşı karşıya kalan siyasetçilere “Risk aldınız ve gelinen noktada aldığınız risk beklentilerinizi karşılamadı, öyle ise partideki diğer milletvekilleri ile birlikte el ele verip mevcut siyasi yapının düzeltilmesi için çaba göstereceksiniz, yada “Partim benim gibi olağanüstü bir STK başkanına gereken değeri vermiyor” deyip oradan ayrılacaksınız.

Karar kendilerinin..