Siyasete yeni başlayan birisine sorulduğunda “Demokrasi tahammül rejimidir” cevabı alınacaktır.
Herhangi bir noktada yani siyasette, bürokraside , sosyal hayatta, STK’larda yönetim noktasına gelmiş birisinin o andan sonraki hayatının tamamı “tahammül” çerçevesinde geçecektir.
Ancak belli bir süredir söz konusu kurumların tamamında nerede ise tahammülün yerinde yellerin estiğine şahit oluyoruz.
Tahammülsüzlük ilk aşamada siyaset kurumunda başladı.
Mensubu bulunduğu siyasi partiyi iktidarda tutabilmek ve en azından kendi seçmen kitlesini konsolide etmek adına sertlik yanlısı söylemler kullanmaktan çekinmeyen siyasetçiler dolayısı ile tahammül sınırları artık çekilemez noktalara gelmiş bulunmakta.
Siyasetçinin açtığı bıu yoldan önce o siyasiler tarafından ataması yapılan üst düzey bürokrasi sonra da STK temsilcileri giriş yaptılar.
Devletin en tepe noktalarında görev yapan üst düzey bürokratlar adeta “Ali kıran baş kesen” pozisyonunda.
Hele birde iktidarı elinde bulunanlara birinci dereceden yakın olduğu bilinen bir bürokratın karşısında nerede ise nefes almak bile imkansız.
Bu durum ister istemez
Siyasetçi-Gazeteci
Bürokrasi-Gazeteci
STK’lar-Gazeteci
İlişiklerini de olabildiğince olumsuz etkilemiş durumda.
Bilindiği gibi gazeteci halk adına soru sorguluyor, halk adına yazı yazıyor.
Toplumun faydasına olacak hizmetlerin yavaş gitmesi yada ters gitmesi sonunda işin muhatabına yöneltilen soru yada sorular bir anda ilişkilerin bozulmasına vesile oluyor.
Sebep?
Sebep çok uzun yıllardır söz konusu yönetim kadrosunda bulunanların artık hesap vermekten uzak bir durumda kalmaları.
Biz bu mesleğe başladık başlayalı insanların özel hayatları ile değil bulundukları makamda yapıp yapamadıkları ille ilgiliyiz.
Ancak son derece haklı sebeplerden dolayı yazdığımız bir yazı yaptığımız bir haber dolayısı ile muhatabımız küplere biniyor, “Senden böyle bir yazı, böyle bir haber beklemezdim” cevabı alıyoruz.
“Yazdığımız yazı, yaptığımız haber yanlışmıdır?” diye sorduğumuzda da muhatabımız “Yazdığınız yadı da doğru yaptığınız haber de doğru ama yapmayacaktınız” şekilde ipe sapa gelmez bir cevap veriyor.
İşte bizim “tahammül” yada “tahammülsüzlük” dediğimizde tam olarak budur.
Bir taraftan “Demokrasi tahammül rejimidir” diye anlatıp duracaksınız.
Diğer taraftan en ufak bir eleştiri karşısında kaplan kesileceksiniz.
Bu şekilde nasıl mesafe alacağız.?
Toplumda var olan yanlışların düzelmesine nasıl katkı sunacağız.?
Biz yapılan bunca yanlışı görmezden gelsek o yanlışlar düzelecekmi?
diye başlayan ve yüzlercesi ile devam eden sorular ister istemez işini düzgün yapamayan siyasetçinin, bürokratın ve STK temsilcisinin zoruna gidiyor.
Hani demokrasi tahammül rejimiydi..