Etrafı fındık ağaçları ile çevrili tek katlı evden Halit amcam, elindeki bastona dayanarak kapının önüne çıktı. Evinin önündeki düzlükte, kuruması için fındık serili harmanın kenarına, çimene uzanıverdi. Elindeki bastonu ayağının altına sıkıştırdı. Fındığın içindeki çürükleri gördükçe alıp, kenara atıyordu. Zaman zaman kargalar, fındığın içine konuyor, ayakları ve gagası ile fındığı karıştırıyorlardı. Amcam kuşlara atmaya bir şey aradı ama oturduğu yerden uzanıp alabileceği bir şey bulamadı. O da bir avuç fındığı harmandan aldığı gibi kuşlara savurdu.
Kargalar bunun çok hafif olduğunu anladıkları için sadece havalandılar ve yine aynı yere kondular. Hepsi de yüzünü amcama çevirmiş adeta onunla oyun oynamak istiyorlardı. Amcam üç defa daha avuçladığı fındığı kargalara attı. Kargalar artık fındığın içinden bile havalanmıyordu. Amcam daha dayanamadı. Ayağının altındaki bastonu alarak kargalara şiddetle attı. Kargalar, bu merminin büyük ve şiddetli olduğunu anladılar ve bir anda fındığın üzerinden havalanarak, hemen yandaki kiraz ağacının dalına kondular. Biraz sonra yine harmanın orta yerine geldiler ve eşelemeye kaldıkları yerden devam ettiler. Amcam, ayağa kalkmak istiyor ama bastonu olmadığı için kalkamıyordu. O da tek çare kargalara bağırdı.
"Ne biçim hayvansınız, sizi kovalıyorum, uçun gidin."
Kargalar ağızlarına aldıkları fındıklar ile havalanıyor ve tekrar harmana bırakıyordu.
"Şunlara bak ya, benimle oyun oynuyorlar." dedi amcam. Döndü eve doğru seslendi. "Fatih, oğlum!"
Kimseden ses gelmiyordu. Kargalar da adeta hava saldırısı yapar gibi harmandan ağızlarına aldıkları fındıkları biraz havalandıktan sonra sağanak yağmur gibi tekrar geri bırakıyordu. Âdeta gökten fındık yağıyordu. Halit amcam ne yapacağını şaşırmıştı ki bir pikap gelerek evin önünde durdu.
Pikaptan iki kişi indi. Amcamın zor durumda olduğunu görünce olaya müdahale ederek, kargaları kaçırdılar. Sonra bastonu alarak amcama verdiler ve onu alarak evin üst katına çıkan merdivenin ilk basamağına oturttular.
"Amca biz Telekom'dan geliyoruz. Sizin bir şikâyetiniz varmış, ev telefonunuz çalışmıyormuş."
"Ben iki gündür sizi bekliyorum. Nerede kaldınız? Girin içeri telefona bakın, çalışmıyor." dedi amcam.
Görevlilerden biri içeri girdi ve dışarı çıktı.
"Abi, hiç ses gelmiyor. Bir yerde kopma var herhalde." dedi.
"Üstteki ev çalışıyor." dedi diğer görevli.
Adam kablonun eve girdiği yerden takip etmeye başladı. 100 metre kadar gidince seslendi.
"Abi burada telefon teli kesilmiş."
Alet çantasını eline alan adam önde, bastonuna dayanarak zar zor giden amcam arkada, olay yerine ulaştılar.
Görevli adam iki direğe de çıkarak kesik olan iki ucu birleştirmeye çalışıyordu. Diğer adam da amcama dert yanıyordu.
"Amca bak şu insanların yaptıklarına, yahu ne istersiniz bu kablodan? Niye kesersiniz bu kabloyu?.."
Adam neredeyse küfür edecekti ki amcam müdahale etti.
"Dur oğlum, küfür etme, belki bilmeden kesmiştir."
"Bilmeden olur mu amca, bunlar var ya..."
Adamın hızını yine amcam durdurdu. Baktım ki amcam boynunu eğmiş yavaş yavaş oradan uzaklaşıyor. Adamlar da işlerini tamamlayarak gittiler. Akşama yengem geldi.
"Ula Halit, o erik ağacının dallarına vuran kabloyu sen kesip atmıştın, gene biri oraya takmış. Ya kaldır at oni da."
Amcam öfkeyle cevap verdi.
"Sus kız. Bırak o kablo da orada dursun."