Ütopik hayaller

Bazı hayaller vardır, insana nefes gibi gelir…
Gerçekleşmeyeceğini bile bile sarılırsın onlara. Çünkü o hayaller, yaşama sebebindir; kırık bir kalbin içinde bile umut filizlendiren gizli bir bahardır.

Ütopik derler adına…
Gerçekleşmez, derler.
Ama kim karar verir ki gerçeğin nerede başladığına, düşlerin nerede bittiğine?
Belki de insan, hayal kurabildiği sürece gerçektir.

Ben bazen bir şehrin sessiz sokaklarında yürürken, adımlarımın altında yankılanan düşlerimi duyarım.
Bir ev hayal ederim: penceresinde sabah güneşi, içinde huzurun kokusu…
Bir masa düşlerim: üstünde yarım kalmış bir defter, kenarında soğumuş bir kahve…
Ve o masada, içimdeki dünyayı cümle cümle kâğıda döken bir “ben” vardır.

Ütopik mi?
Belki.
Ama o satırların her biri, gerçeğin bambaşka bir yansımasıdır.

Belki bir gün dünya biraz daha adil olur…
Belki insanların kalpleri, çıkarların değil, sevginin rengine boyanır.
Belki bir gün kimse kimseyi ötekileştirmez; herkes aynı gökyüzünün altında kardeşçe yaşar.
Belki bir çocuk, açlıktan değil de meraktan ağlar bir sabah.

İşte benim ütopik hayalim budur:
Bir gün, insanlık vicdanını yeniden bulacak.
Bir gün, yalanlar yerini dürüstlüğe, nefretler yerini şefkate bırakacak.
Ve biz, birbirimize yeniden inanacağız.

Evet, biliyorum…
Belki bu bir düş, belki de hiç gerçekleşmeyecek bir masal.
Ama insan, hayal etmeyi bıraktığı anda tükenir.
Ben tükenmek istemiyorum.
Bu yüzden her sabah, gözlerimi ütopik hayallerime açıyorum.

Çünkü biliyorum;
Gerçekler yorar, ama hayaller yaşatır…
Ve Bazen…
Ve bazen, gece sessizliğinde pencereden dışarı bakarım.
Sokak lambasının altında yalnız bir gölge geçer — sanki ben…
Hayallerim kadar yorgun, umutlarım kadar sessiz.

Bir rüzgâr eser, geçmişten bir sayfa getirir önüme;
Unutmak istediklerimi hatırlatır bana.
O an anlarım: bazı hayaller, insanın kalbinde mezar taşına dönüşür.

Yine de vazgeçemem.
Çünkü o hayaller olmasa, kim tutar elimden bu soğuk dünyada?
Kim ısıtır kalbimi, kim anlatır içimdeki yangını?

Belki de ütopik olan hayaller değil, insanların sevgisizliğidir.
Belki biz, inanmaktan korktuğumuz için bu kadar üşüyoruz.

Ama ben…
Ben hâlâ inanıyorum.
Bir gün, o ütopik hayallerde buluşacağız.
Belki başka bir dünyada, belki bu dünyanın unuttuğu bir köşesinde.

Ve o zaman, kalbimiz artık ağlamayacak.