Bazı yaralar vardır, teni kanatmaz. Görünmezdir, fakat her gece uykudan önce yoklar insanı. Susar dilin, ama vicdanın konuşur. İşte o vakit, insan kendine sessizce itiraf eder:
"Ben bir vicdanzedeyim."
Vicdan… İnsanın kendi yargıcı, kendi terazisi, kendi cehennemidir kimi zaman. Dışarıda adını temize çıkaran nice kişi vardır, ama iç dünyasında kirlenmiş duvarlara bakıp utanan da yine onlardır. İnsan, dışarıya karşı ustalıkla oynadığı o rolü, kendi vicdanında asla sürdüremez. Çünkü vicdan, maskeyi kabul etmez.
Vicdanzede olmak; yanlış bir sözün, haksız bir suskunluğun, bir çocuğun gözyaşını görmezden gelişin, bir kalbi kırmanın kefaretini iç dünyanda ömür boyu taşımaktır. Ve ne acıdır ki, bu acının ilacı yoktur. Ne zaman geri dönüp düzeltmek istesen, zaman çoktan yol almış olur. Geriye sadece pişmanlık kalır, adına vicdan azabı dediğimiz o sessiz yangın.
Vicdanzedeler çok konuşmazlar. Hatta bazen hiç konuşmazlar. Gözlerinden anlarsın onları. Bir bakışlarında yılların yükü, bir susuşlarında nice af dileyiş gizlidir. Kalabalıkların içinde yalnızdırlar. Çünkü en büyük yalnızlık, insanın kendine bile yabancılaştığı andır.
Her insan bir gün sınanır vicdanıyla. Kimimiz geçeriz o sınavdan, kimimizse kalırız. Kalmak… Belki bir ömrün en ağır çelmesi budur. Çünkü kalınca insan, vicdanzede olur. Ne affedebilir kendini, ne de unutabilir. Oysa bazen bir "özür" bile yeterdi. Bazen bir el uzatmak, bir gönül almak… Ama geç kalınmış bir özür, verilmemiş bir hak, dönülmemiş bir yol… İşte tüm bunlar insanı bir ömür boyu içinden kemirir.
Ama en çok kendine yenilir insan…
Bir aynaya bakarsın, yüzün oradadır ama gözlerin tanıdık değildir.
Çünkü vicdan, en çok gözlere yansır.
Kendine bile itiraf edemediğin gerçekleri, gözlerin haykırır.
Birilerini kandırmak kolaydır belki… Ama ya kendini?
İşte bu yüzden vicdanzede olan biri, her gece aynı mahkemede yargılanır:
Kendi vicdanında.
Ne avukat vardır yanında, ne de hâkimden kaçış.
Ceza bellidir: Sessiz bir çığlık, dinmeyen bir iç sancı.
Ve bazen…
En ağır bedeli en iyi insanlar öder.
Çünkü onlar, yanlış yaptığında bile hisseden, üzülen, pişman olanlardır.
Bir taş gibi donmazlar, ama içlerinde her gün biraz daha kırılırlar.
Vicdan, ilahi bir terazidir.
Adaletin sessiz temsilcisidir insanda.
O teraziyi şaşıran, önce insanlığını kaybeder.
Sonra huzurunu…
En sonunda kendini.
Ey yüreği hâlâ sıcak kalan insan; geç olmadan vicdanına kulak ver.
Kırdığın kalpleri tamir et, görmezden geldiklerine dön ve bir şefkat sun.
Çünkü ne zaman düşsen, ilk seni yoklayan yine vicdanın olacak.
Ve unutma:
İnsanın gerçek mezarı, vicdanını yitirdiği yerdedir.