Yaşlılık; hem şikâyet, hem nasihattir.

Henüz yaşlanmadım ama genç olmadığımda kesin. Adım adım yaşlılığa doğru ilerliyorum. Hem bu sebepten olsa gerek, hem de corona virüsünün yaşlılarımızın hayatında sebep olduğu kısıtlamaları da düşünerek, yaşlanmak ve yaşlanarak yaşamak üzerine gelin birlikte empati yapalım istedim.

Yaşlanmaya nereden ve nasıl baktığınız önemli. O yüzden başlıkta yaşlılık hem şikâyet, hem nasihattir dedim. Bir yanda bedenin yükü dizlerine ağır gelir şikâyet edersin, diğer yandan zaman geçtikçe biriktirdiğin anılarınla, tecrübelerinle, bilginle beynindeki yükünle nasihat edersin.

Bir yanda geçmişin debdebeli hayatı gözünün önünden geçer, bir yandan gittikçe yalnızlığa terkedilişinle yüzleşirsin.

Artık merdivenleri ikişer ikişer çıkamazsın. Ya elindeki bastonuna, ya merdivenlerin korkuluğuna dayanarak yavaş yavaş çıkarsın.

Artık gözlüğün olmadan kitaplar sana küser. Sanki bütün yazarlar ve yayınevleri anlaşmış gibi kitapları, gazeteleri daha küçük karakterli harflerle yazıyorlar sanırsın. Okumak için kitapları yüzüne o kadar çok yaklaştırdığın olur ki uzaktan bakanlar sanki kese kâğıdına başını geçirmişsin sanırlar.

İşitme cihazı olmadan haberleri dinlemek nafile. Televizyonun sesini çok açsan komşular kulağını kapatır, az açsan senin kulağın sese kapanır. Oğul işte, torun oynaşta. Kim okuyacak size gazeten haberleri yüksek sesle, kim getirecek sokağından, memleketinden, ülkenden haberleri. Kim tenezzül eder sizinle konuşmaya.

Batı dünyasında yaşlıların giderek yalnızlaştığını biliyorduk ta, ülkemize bu kadar çabuk bu hastalıklı yaklaşımın sirayet edeceğini bilmiyorduk. Şimdi hazır corona virüs gibi yerde ararken havada bulduğumuz bir geçerli akçemiz de varken, yaşlılar yaslılar oldular. Kimse kapısını çalmıyor, kimse halını hatırını sormuyor.

Oysa bizim medeniyetimizde yaşlılar hep eli öpülesi yaşlılar diye anılır. Yaşantıya, tecrübeye, bilgeliğe hürmet kadim medeniyetin geleneğidir. Evin en başköşesi yaşlılarındı. Geldiğimiz yer evin en başköşesinden, evin en boş köşesine, oradanda yurdun en ücra köşesine …..

Artık düz yollar yokuş gelir size. Ayaklarınız değiş tokuş gelir size. İki adımda yürüdüğünüz sokaklar gözünüzde büyür büyür ırak gelir size. En çok sevdiğiniz elbise dar gelir size. Marketten iki kilo meyve alıp eve gitmek zor gelir size. Yazın güneşin sıcaklığı buz gelir size. Birinden yardım istemek ar gelir size. Evladınızdan azar yemek kor gelir size…

Başta dedim ya yaşlılığa nerden baktığınız önemli. Yaşlılar, yani aksaçlılar, feleğin çemberinden geçmiş bilge kişiler her yaşın kendine göre güzelliği olduğunu da bilirler. Acıları da bilirler, acıları bal eylemesini de bilirler. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonrada hayatın sırrını sormasını, dinlemesini bilirsen söylerler size.

Artık acelem yok, olsun artık ikişer ikişer merdivenleri çıkamayım zararı yok derler size. Ve devam ederler:

 “Ağırdan alıp her anın tadını çıkarmak varken neden koşarak eve kapanayım. Belki her katta bir komşumla karşılaşıp muhabbet ikliminden doya doya bir nefes alırım. Bir nefeste iki nimet vardır. Nefes almakta nimet, vermekte nimet derler size.

Yollar yürümekle hiç bitmese keşke. Güneş, tabiat, varlık âlemi, rüzgâr, yağmur bir bütünlük içerisinde hoş bir kompozisyon oluşturuyor. Bu harika manzaraya bakıp, gönül dünyanı güzelleştirmek için yeterli zamanın olur. Mühim olan güzel görüp, güzel düşünmekte yatar diye haykırırlar.

Beşerin kendi küçük dünyasını yansıtan kitapları, gazeteleri belki bana yüksek sesle okuyanım yok. Ama bunları okumama yardım edecek gözlüklerim var, yazıları bir parmak hareketi ile büyütebileceğim akıllı telefonum ve tabletim var. Ama ben onun derdin de değilim artık . Hayvanlarda görüyor. Bazılarının görme yetisi insanların kat be kat üzerinde. Mesele gönül gözüyle görebilmekte yatıyor. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği gönül gözüyle görebilmesidir. Mesele Âşık Veysel gibi, Yunus Emre gibi olabilmekte diye tebessüm ederler.

Haklısınız geçmişte severek giydiğim elbiseler bana dar geliyor. Hem artık dar giyim elbiseler de moda. Ama zaten bu dünya da bana artık dar geliyor. Bu dünya fanidir varsın sizin olsun. Biraz da siz oyalanın. Ben Ebed-i âlemin lezzetlerine talibim. Bu yüzden olsa gerek Allah’tan başka kimseden de yardım istemek zor gelir “derler size…

Siz siz olun can kulağıyla dinleyin yaşlıları. Her şikâyetin altında bir nasihat gizlidir. Yaşlanmak en büyük nasihattir. Yaşlıların eli bu yüzden bile öpülür.