Hayat yolumda yürürken karşıma hep dikenli teller çıktı. Her adımımda ayaklarımı kanatan engeller, yüreğimi delen acılar oldu. Bir adım ileri atsam, telin sivri uçları etime battı; geri çekilsem, geçmişin izleri ruhumu yaktı. Ne ileriye rahatça gidebildim, ne de geriye dönmeye cesaret edebildim.
Dikenli teller sadece etten, çelikten yapılmaz… Bazen insanların dili, bazen kalbinin soğukluğu, bazen de en yakın bildiklerinin ihanetidir. Her biri, insanın yoluna gerilmiş görünmez engeller gibidir. İnsanı yorar, kanatır, acıtır ama yine de yürümeye mecbur bırakır.
Benim yolumda dikenli teller oldukça fazlaydı. Umutlarımı kesmeye, hayallerimi parçalamaya çalıştılar. Fakat her diken, bana sabrı öğretti. Her engel, içimdeki gücü ortaya çıkardı. Dikenler arasında yürümeyi öğrendim; bazen kanayarak, bazen ağlayarak ama daima ayakta kalarak…
Bazen içimde bir ses, “Daha fazla yürüyemezsin” dedi. Yoruldum, kanadım, düştüm… Ama sonra başka bir ses fısıldadı: “Her diken, seni olgunlaştırıyor. Her yara, seni güçlendiriyor.” İşte o an anladım ki, yolun zorluğu aslında benim imtihanım.
Dikenli tellerle kaplı bu yol, bana dostu düşmandan ayırmayı öğretti. Yanımda yürüyenlerin kimisi ilk dikenin ucunda kaçtı, kimisi ise benimle beraber kanadı. İşte gerçek dostluğu, vefayı, samimiyeti orada gördüm.
Her telin ardından bir kapı açıldı bana; sabrın, şükrün, dayanmanın kapısı… Eğer yolum dümdüz, engelsiz olsaydı; belki de hiçbir şey öğrenemeyecek, hiçbir acıyı hissedemeyecek ve hiçbir güzelliğin değerini bilemeyecektim.
Bugün geriye dönüp baktığımda şunu görüyorum: Dikenli teller benim düşmanım değilmiş; aslında beni ben yapan, kalemime ilham olan, yüreğime güç verenmiş. Çünkü yolun dikenli olması, varacağım yerin cennet kokulu olduğunu müjdeliyor.
Benim yolum zor, evet… Ama vazgeçmeye niyetim yok. Çünkü biliyorum ki dikenli teller sonsuza kadar sürmez; sabredenler için sonunda özgürlük, huzur ve mutluluk vardır.