Ulusal medya başta olmak üzere basın yayın camiasını paniklendiren teknolojinin her geçen gün gelişmesiyle kağıdın, basılı yayının ortadan kalkacağı korkusu sürüp dururken, aynı durumun daha önce de yani televizyonun hayatımıza girmesiyle de yaşandığı unutulmuş gibi.
 Zira o dönemlerde de"tüfek icat oldu mertlik bozuldu" pardon ”televizyon çıktı basılı yayın bitti” deniliyordu. Hatta onun gazına gelerek Seka gibi devletin, yani halkın fabrikalarını alelacele elden çıkarmıştık.
 Ama tv icat oldu mertlik bozulduysa da basılı yayın yani Seka kağıt fabrikası gibi fabrikaların yeri park olsa da, yazılı basın ve Osmanlı'nın günahtır diyerek getirmeyi ihmal ettiği matbaa çarkları, dönmeye devam etti. Hemde ne dönüş. Nice iktidarları getirip nicelerini götürürken..
 Gazeteciliğin ve medyanın gelişen teknolojiye yani internete kurban olacağı paniği içinde olanların aslında gazete, dergi, kitap okurundan kopan yayın anlayışıyla basılı yayını öldürdüğünüde görmezden geldi.
 Çünkü arka mahallenin sorunlarını görmeyen internet üzerinden gelen"kopyala-yapıştır"anlayışıyla toplumun, okurun gerçek gündeminden kopan bir anlayıştır, aslında yazılı basını öldüren.
 Haa unutmadan havuz ve besleme medya kanalına atılan aynı manşetlerle basılıp, yayınlanan gazetecilik anlayışını unutmayalım. Zira Sümerlerden başlayıp Mısır kütüphanelerine kadar gelen yazının değil, sanalında söz gibi uçucu olduğunu da unutanların kutsal kitabımız Kuran-ı kerim ve diğer nice yazılı eser hala yaşıyor ve gerçek okuma hazzını verdiğini görüyoruz. 
Basılı yayının da bitmeyeceğini bilerek..