Ülkemizde özel okul işi gün geçtikçe sorunlar yumağı olarak karşımıza dikilmeye devam ediyor. 
Ta Osmanlı döneminde 1800’lü yıllardan beridir ülkemizde özel okul kavramı yaşamımıza girmeye başlamıştır. 
Genellikle yabancı nüfusu teşkil eden dil ve din farklılığından kaynaklı okullar açılmaya başlanmış ve günümüzde ise farklı yerlere evrilmiştir.
1924 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün yabancıların etkisi altında kalan eğitimin düzeltilmesi için Öğretim Birliği ilkesinden hareketle eğitim tümden devletin kontrolüne verilmiştir. Ancak, ülkenin ekonomik kaynaklarının yetersizliğinden dolayı özel sermayeden destek istenmiş ve özel okullaşma başlamış. Fakat, burada kontrollü ve denetimli bir destek alınmıştır.
Özellikle de 1960 yılından itibaren özel okul açma başlamış yoğunlaşmıştır. 
Özel okullar, devlet okullarına göre biraz daha fazla öğrenci odaklı olmuş, eksik kalan kısımlar özel ek dersler ve etütlerle desteklenerek öğrencinin gelişimine destek sağlanmıştır.
Zaman geçtikçe özel okullaşma beraberinde ticareti eğitim yaşamının içine çekmiş ve özel okullar bir ticarethane mantığıyla yürütülmeye başlanmıştır.
Bir zamanlar özel okullara özel öğretmenler sınav, mülakat ve referansa dayalı olarak alınır ve devlet okullarında alınan ücretin iki katı kadar ücretle çalıştırılırdı.
Şimdilerde ise, belli ki bu kriterler kaldırılmış, az maaş isteyen öğretmenler tercih edilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla özel okul mantığı da kalmamıştır.
Özel okul sahiplerini dinliyorsun şikâyet ediyor, para kazanamadıklarını ifade ediyorlar. 
Velileri dinliyorsun özel okul yönetimlerinden şikâyet ediyor, çok fazla ücret talep edildiğini, ücret artmadığında başka kanallardan velilerin zorunlu ders kitabı, yemek, servis, kılık kıyafet, gezi, inceleme, kurslar vb. farklı şekillerde velilerin ekonomilerini zorlayıcı ücretleri talep ettiklerini duyuyorsun.
Özel okul öğretmenlerini dinlediğinde asgari ücretin de altında bir ücrete çalıştırıldıklarını, o ücretlerini bile zamanında alamadıklarını, piyasaya göre maaş artışı alamadıklarından bahsederler.
Devlet tarafından baktığınızda her üç bileşenin sorunları arasında sıkışıp kaldığını gözlemlemekteyiz.
Dolayısıyla özel okul bir bilmece şeklini almıştır. Aslında bu okullara özel okul demenin de ne kadar doğru olduğunu düşünmekteyim. Özel okuldan çok paralı okul demenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. 
Çünkü, özel okuldan amaç özel öğrenciler yetiştirmek olmalıdır. Oysa bizde ki özel okullarda her türden öğrenci aynı ortam ve aynı mantıkla yetiştirilmektedir. 
O zaman buradan şu sonucu çıkarıyorum ki; Türkiye’de özel okul değil paralı okul vardır. 
Hatta özel eğitim- öğretim değil paralı eğitim vardır. Kısmen özel eğitim okullarının olduğunu söyleyebiliriz.
Aslında öğretim birliği mantığıyla hareketle özel ya da paralı okul mantığının özellikle ilköğretim öğrencileri için devre dışı bırakılmasını tüm ilköğretim okullarının devlet okulu şekline dönüşmesini arzu etmekteyim. 
Özel okul mantığının özel yetenekli bireyler düzeyinde yine devlet kontrollü yapılmasının anayasanın da eşit eğitim alma hakkına uygun olacağını düşünmekteyim.
Ülkemizde bu özel okul bilmecesinin; bir an önce öncelikli öğrenci olmak üzere, veliler, öğretmenler, özel teşebbüs ve devletin çıkarlarının eşit şekilde korunarak çözülmelidir.