Amerika Birleşik Devletleri’nin 26 Ocak 2005 – 20 Ocak 2009 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenen Condoleezza Rice’ın 2003 yılında Ulusal Güvenlik Danışmanı olduğu günlerde yazdığı bir makalede “Ortadoğu’da Türkiye de dâhil 22 ülkenin sınırları değişecek” şeklinde bir ifade kullanması, ABD ve Batı basın dünyasında Flaş haber olarak yer almıştı. “Büyük Ortadoğu Projesi”ne (BOP) yönelik söylemlerin giderek daha fazla seslendirildiği günlerde ülkemiz kamuoyunda da büyük tepkileroluşmuştu.

 Ancak Hükümetimiz o günlerde bize biçilen BOP Eş Başkanlığı görevinin sarhoşluğuna kendini o kadar kaptırmış olacak ki, bu makalenin yazıldığını ya duymadı veya duymamazlıktan geldi.

Bir taraftan BOP Eş Başkanlığı! Payesinin verilmesi, diğer yandan AB’ye girme sevdamızla Suriye sınırımızdaki mayınlar bize kendi ellerimizle temizlettirildi. Büyük Ortadoğu Projesi BOP'a göre 2010 yılında "demokrasi ve özgürlük" getirecek diye “Arap Baharı” başlatıldı. Arap Baharı tuzağında Türkiye etkin rol oynadı.2009-2014 yılları arasında 60. Türkiye Hükûmeti ve 61. Türkiye Hükûmeti'nde Dışişleri Bakanı olarak yer alan Ahmet Davutoğlu’a göre çok kısa zamanda Suriye topraklarında Şam’ın “Emevi Camiinde” namaz kılacaktık.

Suriye işgalinde 4 Milyondan fazla sığınmacı mayından temizlenmiş sınırlarımızdan Türkiye’ye girdi. Türkiye “Açık Kapı Siyaseti” uyguladığını ilan etti. O günlerde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: "Sığınmacılar geçici değil, kalıcıdırlar. Dünya bizimle iftihar ediyor" demek suretiyle bunların vatandaş yapılacağını bildiriyordu.

Eski Bakanlarımızdan Merhum Sadi Somuncuoğlu’nun(1940 –22 Şubat 2022) AB müktesabatı ve BOP konularında 2004 yılından vefatına kadar Yeniçağ Gazetesi ve Milli düşünce Merkezinde seri halinde uyarıcı yazıları çıkmıştı ama ne yazık ki, dinleyen olmamıştır.

***

                İsrail’in Gazze işgalinde bugün görüyoruz ki, Mısır, aynı milletten aynı dinden ve aynı dili konuşmalarına rağmen Gazze’lileri sınırlarından içeri almadı. İnsani yardımlara dahi kapılarını haftalar sonra açan Mısır’ın bu hareketine dünya milletlerinden kızan kimse olmadı. Mısır, bu hareketiyle devlet olmanın gereğini yapmıştır.

                Özellikle bugün sınır bölgelerimizdeki vilayetlerimiz Gaziantep, Hatay ve Kilis’indemokrafik yapısı,büyük ölçüdetehlike arz ediyor. Sınırlarımızdan girenlerin kim olduğu dahi araştırılmadan hepsi içeri alındı. Burada yurdumuza gelen yabancılar sadece Suriyelilerle sınırlı değil, doğu sınırlarımızdan da bir zamanlar Afganistan’da ABD’nin paralı askerliğini yapan genç Afganlar guruplar halinde içeri giriyor. Yüzyıllardır “Hudut Namustur” sözünü yere düşürmeyen Türk Milleti, yirmi yıl içerisinde sınırlarımızın kevgire döndüğüne şahit olmuştur.

                Bugün batı şehirlerimizde bulunan yabancılar GETO oluşturuyor, koloni halinde yaşıyorlar. Zaman zaman Türk gençlerine, Türk kızlarına saldırıyorlar. Yarın nüfusları daha da çoğaldığında ülkemizi bekleyen tehlikenin büyüklüğünü tahmin edemiyoruz. 400 Bin dolara ev alana vatandaşlık veriliyor. Güneydoğu’da, Konya’da, Akdeniz Bölgesinde ve Ege de arazilerimiz yabancılara satılıyor.

                Büyük devletler geleceklerinden emin olmak için kurumlar ve kurallarla düzen sağlarlar. Son yirmi yılda ülkemizde ne yazık ki, ne kural kaldı ne de düzen. Özellikle Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra kanun ve kurallar çöp sepetine atıldı. Ana yasa emirleri uygulanmıyor, devletin bakanı kendisine bağlı memuruna: “sen denileni uygula, kanun arkasından gelir” diyor. Bir bakıyorsunuz, Merkez Bankası faizleri %8,5 olmuş, ertesi gün uyandığınızda %40’ları görmüş oluyorsunuz.

                Her şeye rağmen şundan emin olmalıyız ki; Türk Milleti, en zor dönemlerde dahi küllerinden yeniden doğup, muasır devletler arasında yer almasını bilmiştir. Yukarıda saydığım badireleri de çok kısa zamanda atlatacaktır.