2002 Yılından itibaren bir takım FETÖ’cü yazar-çizerler(şimdi bunlardan bazıları devlet kurumlarının önemli mevkilerinde) TC.ye atıfta bulunarak: Türk Devleti’nin adının, bayrağının renginin ve şeklinin değişmesi gibi fikirler ileri sürerek TC. Kurumlarını yıpratmaya çalışırlardı. İlk zamanlarda duyarlı milliyetçi kesim tarafından bunlara gerekli cevaplar verilirdi elbet ancak yine de onlar; her hamlelerinde surda bir gedik açma gerekçesiyle devletin bu kurumlarına saldırmaktan geri durmazlardı. Bu şekliyle hem kamuoyu bu değişim sözlerine alıştırılmaya çalışılıyor, diğer taraftan da “Kurbağa Testi” yöntemiyle Türk Milleti, yavaş yavaş tepkisiz bir toplum haline dönüştürülüyordu.

                En son hamle, yargı üzerinden TİP Milletvekili Can Atalay bahanesiyle devletin en güzide kuruluşu “Anayasa Mahkemesi”’ne Yargıtay’ın itirazı ile başladı. Yargıtay, itiraz etmekle kalmadı, birde Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

                Devlet kurumlarının arasında oluşan kaos nedeniyle Cumhurbaşkanı devreye girdi. 2014’de seçildiğinden beri ilk defa: “biz taraf değil ‘hakem’ konumundayız” diye görüş bildirdi. Bir gün öncesinde ise Özbekistan’dan dönerken, uçakta birlikte olduğu gazetecilere:“Anayasa Mahkemesi birçok yanlışları da arka arkaya yapar hâle geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir.” Diyerek bilinen tavrını dile getirmiş oldu.

                Partili bir cumhurbaşkanının devletin en önemli kurumları arasında hakemliği nasıl düşünülür anlayan beri gelsin.

                Cumhurbaşkanı’nın bu olay üzerine yine uçaktaki gazetecilere:“Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz lazım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok.” Sözleri, Cumhurbaşkanının ne kadar demokratik olduğunun ispatıdır.

                Cumhurbaşkanı Suudi Arabistan dönerken uçakta yaptığı diğer açıklamada: “Yargıtay Başkanı’yla zaten görüştük. Anayasa Mahkemesi Başkanı’yla da gerekmesi halinde görüşürüz. Görüşmemek diye bir şey söz konusu değil.” sözleri sizlere de ilginç gelmiyor mu? Yargıtay başkanıyla görüştüğüne dair kamuoyunun bilgisi olmamasına rağmen demek oluyor ki, kapalı kapılar arkasında görüşülüyormuş. 

                Ankara’da hava kurşun kadar ağır. Yüksek yargı organları birbirine girmiş, milletin gözü önünde anayasa üzerinden kavga ediliyor. Ortada ağır bir devlet krizi var. Ana muhalefet, günlerdir 24 saat mecliste nöbet tutarken, halkı direnmeye çağırıyor. Devletin emniyet müdürlüğü:“15 Temmuz’u unutmadık unutturmayacağız”diyerek millete ucu açık tehditler savuruyor.Şimdiye kadar ülkemizde böylesi olay hiç yaşanmadı.

                Yargı üzerinden koparılan bütün fırtına, yeni bir “Anayasa” yapma arzularından doğuyor. Askeri, dayatmacı, baskıcı dedikleri ama 22 yıldır beğenmedikleri maddeleri değiştirerek kuşa çevirdikleri Anayasayı bugün yine kendileri beğenmiyorlar.

                Bu tartışmalar üzerine, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum: “millî yargı” açıklaması yaptı. Bir anlamda AYM’yi millî olmamakla suçladı. Sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamasını: “Türkiye, Millî Yargısını batıcı ve neo liberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır.” Diyordu.

                Bu cümle o kadar çelişkili ki, devletimiz zaten millidir. Kendilerinin yapmak istedikleri ise, zaten bu milli yapıyı bozmaya çalışmaktır. Ama hukukun da, evrensel olduğunu unutmamak lâzımdır.

  • Devletin Milli olmadığını iddia edenler: 2004 yılında AB istiyor diye, cezaevinde kesinleşmiş cezalarını çeken DEP’li bölücüleri yeniden yargılayarak hapisten çıkaranlardır.Kimi kime şikâyet ediyorlar anlaşılır gibi değil.

                Yargının milli olasını isteyenler:

  • ABD’nin isteğiyle ve “ekonominizi mahvederim” tehdidiyle- Rahip Brunson’u hapisten çıkardılar!

Yine,

  • Almanya’nın tehdidi üzerine Deniz Yücel hapisten çıkarıldı. Aynı gün, adli kontrole rağmen, Almanya’nın gönderdiği özel uçakla gidişine göz yumuldu.

                O gün bunlara boyun eğenler, şimdi “millî yargıdan bahsediyorlar.Siyasi hayatında sadece Cumhuriyetin 100. Yılında oda bir defa Atatürk ismini ağzına alanlar, tek bayrak, tek millet, tek devlet, tek vatandiyor ancak bunların adını bir türlü açıklamıyor.

                Bu Bayrağın adı: Türk Bayrağı, bu Milletin adı: Türk Milleti, bu Vatanın adı: Türk Vatanı, Devletin adı: Türk Devletidir bu böyle biline!