Seçimdi, bayramdı, bilmem ne idi derken, nispeten sakin bir döneme girdik; siyasal partiler için şimdi külahları önlerine koyup düşünme, inceden inceye hesap kitap yapma zamanı...

Seçimler sonucunda kimi partiler üzüldü, kimileri de çok büyük bir zafer kazanmışcasına hala bayram etmekte. Seçim bu, elbettte kazananı da kaybedeni de olacak. Bizim için sonuç nasıl tecelli etmiş olursa olsun, halkın iradesine saygı duymaktan başka çaremiz yok...

Peki, sizce kaybeden neden kaybetti, kazanan da neden kazandı?

Bu sorunun elbette ki tek bir cevabı yok ve konu hakkında sayfalar dolusu yazı yazılabilir. Fakat benim gözlemlediğim bir husus var ki, asıllarından ve köklerinden uzaklaşan partiler seçimin kaybeden tarafında oldular. İşin ilginç yanı, eğer bu durum aynı şekilde devam ettiği taktirde, bundan sonraki seçimlerin akıbeti de çok farklı olmayacağa benziyor...

Seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı tabloya ilişkin olarak bir sürü şey söylemek mümkün olsa da, halkın kendilerini yakın hissettikleri partilerin asıllarından uzaklaşmasına çok büyük tepkili oldukları anlaşıldı. Kendilerini muhafazakar ve sağ kesime daha yakın hissedenlere göre, partileri artık eski parti değil. Onlara göre dini değerler çok arka planda kalmış, partilerinin kuruluşundan beri emek sarfedenler dışlanmış,, liyakat rafa kaldırılmış ve parti felsefesi büyük ölçüde terkedilmiş durumda...

Kendilerini sola yakın ve sıkı birer Atatürkçü görenlerde de benzeri rahatsızlıklar mevcut. Onlara göre, partileri Kemalist çizgiden çoktan uzaklaşmış, Amerikancılaşmış, halkın gerçeklerinden kopmuş, teröristlere destek çıkanlarla ve FETÖ'yle beraber olmuş durumda...

İki tarafın da eleştirilerine bakıldığında, partilerin başkaları tarafından ele geçirildiği hususu ortak nokta olarak görünmekte. Bir başka deyişle, adeta kırlının yerliyi kovması gibi bir durum sözkonusu...

Olan bitene bakınca nedense aklıma guguk kuşunun hayat felsefesi geldi;

Çoğumuzun duvar saatlerinden tanıdığı guguk kuşu, aslında göçmen kuşları içerisindeki en tehlikeli ve en sinsi kuşlardan biri. Bu kuşlar asla yuva yapmaz ve kuluçkaya yatmazlar. Harika birer gözlemci olan bu kuşlar, yumurtlama zamanı gelince etrafındaki yuvaları büyük bir dikkat ve sabırla gözlerler. Hangi çift en güvenli yuvayı yapmışsa ve hangi çift en çalışkan ve yuvasına düşkünse, onların yuvasını hedef alırlar ve yuva sahibi kuşun yumurtlaması ve kuluçkaya yatması için uygun bir zamanı kollarlar. Yuvanın hakiki sahibi olan anne kuş yuvadan uzaklaşır uzaklaşmaz da saklandıkları yerden hızla yuvaya gelip, yuvadaki yumurtaların arasına tıpkı onlara benzeyen bir tane yumurta bırakırlar, yumurtaların sayısını denklemek için de bir yumurtayı yuvadan atarlar. Yuvanın sahibi yuvaya geri döndüğünde, yumurtalardan birinin dışarı atılıp onun yerine kendisinden olmayan bir yumurtanın yuvaya konulduğunun farkına bile varmaz; çünkü guguk kuşu, hedef olarak seçtiği kuşun yumurtalarına benzer bir yumurta yapmış ve onu yuvaya yerleştirmiştir.

Zaman içinde yumurtalar olgunlaşırken, ilk çatlayan kesinlikle guguk kuşunun yumurtası olur. Diğer kuşlardan daha önce dünyaya gelen guguk kuşu, henüz gözleri bile açılmadan içgüdüsel bir hareketle anne kuşun diğer yavrularını yuvadan atmaya başlar. O artık sağ kalan tek yavrudur ve anne kuş onu kendi yavrusu zannederek beslemeye başlar. Bu süreç guguk kuşunun anne kuştan bile daha büyük hale gelmesine kadar devam eder. Guguk kuşu bu aşamada bile sinsi bir davranış sergiler ve anne kuş kendisine her yem getirdiğinde boynunu yiyeceğe doğru uzatır, kanatlarını aşırı derecede titretir, ağzını geniş bir şekilde açar ve devamlı çığlıklar atar. Bu aşırı çığlıklar sayesinde sadece yuva sahibi anne kuştan değil, yakın çevredeki kuşlardan da yiyecek desteği alır.

Anne kuş, palazlanan kuşun aslında kendi yavrusu olmadığını anladığında ise artık çoktan iş işten geçmiş, guguk kuşu annesine kafa tutabilecek ve yuvadan uçabilecek hale gelmiştir. Guguk kuşu yuvadan uçup gitmeden önce, yuvayı dağıtmayı da ihmal etmez...

Evet, kuluçka paraziti olan guguk kuşunun gerçek hikayesi aynen böyle. Bu hikayede aldatma, hile, sömürme, sinsilik, ihanet, vefasızlık, kalleşlik, asalaklık, kısacası her türlü melanet var...

Şimdi sizlere kritik bir soru sormak istiyorum;

Guguk kuşları sadece, duvar saatlerinde ya da vahşi doğada mı mevcut?

Acaba siyasi hayatta ve partilerde de "guguk kuşları" var mıdır?

Cevaba kolayca ulaşmak için, mevcut parti teşkilatlarına bir göz atmak yeter de artar bile...

Lütfen, siz de aynısını yapın ki, siyasal partilerin guguk kuşları tarafından nasıl ele geçirildiklerini kolayca örebilesiniz...

Siyasal partilerin gerçek sahiplerine kavuşabildiklerini görmek dileği ile,

Esen Kalın...