Son haftalarda ülkemizdeki gündem maddelerinden ikisinin baş aktörü Dilber'le Alper'di...

...

Dilber'in dansı ve dansederken giydiği elbise, dizinin ilk bölümünün yayınlanmasından bu yana (başta sosyal medya olmak üzere) neredeyse her platformda gündemin ön sıralarında yer aldı. Dilber'e olan yoğun ilgiyi fırsat bilen uyanık girişimciler ise, Onun dizide dans ederken giydiği elbiseyi üretip piyasaya sürmekte hiç mi hiç gecikmediler. Dilber elbisesini satın alan ve hatta Dilber dansını öğrenmek için kuyruğa giren hatırı sayılır miktarda insanın olduğu da medyada yazılıp çizilmekte.

...

Hiç kimsenin bir sürü ailenin ocağına incir ağacı diken pavyon gerçekliğini, buralardaki çarpık ilişkileri ve kadınların meta haline getirilmesini irdelemek gibi bir derdi de yok gibi...

Hazar Ergüçlü'nün Dilber rolünü canlandırdığı İnci Taneleri dizisinin yayına başladığı günlerde, ülkemiz adına gurur verici bir hadise olan Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı'nın uzay seyahati başlamıştı. Bir başka deyişle, ilk kez bir Türk vatandaşı Türkiye'nin Uzay Biilim Misyonundan önemli bir adımı gerçekleştirmek üzere uzaya gitmişti.

Alper Gezeravcı'nın uzay seyahati, malum zihniyete mensup olanların derhal harekete geçmesi için yetti de arttı bile. Maliyeti 55 Milyon Dolar olan bu yolculuk onlar için adeta bulunmaz bir hint kumaşı gibiydi. Medya üzerinden pompalanan yalan yanlış haberlerle toplum iktidara ve Devlete karşı kışkırtılmaya çalışıldı.

...

Onlar tarafından turistik bir seyahat sayılan söz konusu hadise için neler yazılıp çizilmedi ki;

- AKP iktidarı, 55 milyon Dolara satın aldığı biletle Alper Gezeravcı'yı uzaya tatile gönderdi...

...

- Efendim, ekonominin çok iyi olmadığı bu süreçte böyle bir uzay macerasına ne gerek vardı? Bu parayla bilmem kaç tane deprem evi yapılırdı, aç insan doyurulurdu...

- Uzaya gidecek roket üretemedikten sonra elin roketiyle uzaya gitmenin neresi övünülecek bir olay....

En ilginç olan ise, Alper Gezeravcı'nın aslında uzaya gitmeyip bir yerlerde saklandığı ve medyada yer alan Ona ait görüntülerin montaj olduğu iddiası idi.

Sevgili Dostlarım, "İstikbal göklerdedir" diyen Atatürk'ün izinden gittiklerini söyleyenler, ülkemizin gurur duyacağı çok önemli bir havacılık olayını görmezden gelip çamur atmaya kalkıyorlar. Saçma sapan heykeller için milyonlarca lira harcayanlar, ülkemizin uzay alanındaki en önemli faaliyetinden birinin maliyetini dillerine dolayıp dalga geçebiliyorlar. Oysa nasıl ki itibardan, sağlıktan ve eğitimden taviz verilemez ise bilimden de taviz verilemez.

...başkalarının uzay aracıyla uzaya gitmenin nesiyle övünelim" diyenler, bilimsel çalışmaların ve bilimde ilerlemenin adım adım olabileceği gerçeğini görmezden geliyorlar. Bu gerçekliğin en taze örneğini yerli otomobilimiz TOGG'un, SİHA ve İHA'ların üretim süreçlerinde tanık olmadık mı?

...pavyon dansçısı Dilber olabilmek için sanırım çok fazla bir çaba sarfetmeye gerek yok; fakat Alper Gezeravcı olabilmek hiç de kolay değil.

Elektronik mühendisliği alanında lisans eğitimi, Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssü'ndeki Hava Kuvvetleri Teknoloji Enstitüsü'nde yüksek lisans, Türk Hava Kuvvetleri'nde (aralarında F-16'nın da bulunduğu birçok uçakta) 15 yıllık uçuş tecrübesi ve ayrıca Türk Hava Yolları'nda yedi yıl kaptan pilotluk deneyimi yenilir yutulur cinsten bir özgeçmiş midir?

...

Amacım ne bir diziyi eleştirmek, ne magazinsel bir tartışmanın tarafı olmak asla değil. Bu işlerin uzmanı olanlar diziyi ve oyuncularını zaten değerlendirip eleştiriyorlardır. Ülkem adına üzüldüğüm şey, uzay bilimi adına çok önemli bir hadisenin bir pavyon kadınının hayatından kesitlerin yer aldığı bir tv dizisi kadar itibar görmemesi olduğudur. Sanırım önümüzde bilim adına katetmemiz gereken daha çook uzun bir yol var...

Her türlü eleştiriye, yalana, iftiraya ve saldırıya rağmen, ülkemiz uzayda da olmalı, yerli silah ve otomobiller de üretmeli, insansız savaş uçaklarını da uçurmalıdır. Bir başka deyişle, başkalarının tuttuğu balığı yemek yerine kendisi balık tutmayı öğrenmelidir...

Alperlerin Dilberlere yenilmediği günlere kavuşmak ümidiyle,

Esen Kalın...