Yıl bin dokuz yüz yirmi üç hem de yirmi dokuz ekim. Hatta bir gün öncesi, yirmi sekiz ekimde. Gazi Mustafa Kemal devleti yönetecek kadrolarıyla meclis kürsüsünde “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” Tüm meclis olağanüstü bir refleksle alkış tufanına boğulur.
Neden mi? Tabi ki, yıllar süren esaret. Özgürlüğe susamışlık. Tek adamlık ve işgalden kurtulmak. Demokrasiye geçmek. Halkın egemenliği.
Ve nihayet 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan ediliyor. 
Demokrasiye geçiliyor.
Tek adamlıktan kurtulunuyor.
Halkın iktidarı gerçekleşiyor.
Cumhuriyetle birlikte öğretim birliğine geçiliyor.
Yollar, köprüler yapılıyor, yüzlerce fabrika kuruluyor.
Yurdun dört bir tarafı demir ağlarla örülüyor.
İktisat kongreleri toplanıyor, ekonomik kalkınma sağlanıyor.
Kadınlara seçme seçilme hakları veriliyor.
Yobazlara ait tekkeler ve zaviyeler kapatılıyor.
Misakı Milli sınırları çiziliyor.
Hilafete son veriliyor.
Medeni kanun gerçekleşiyor.
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu kuruluyor.
Tarım Kredi Kooperatifleri kuruluyor.
Dil devrimi gerçekleşiyor.
Millet Mektepleri açılıyor.
Şapka, kıyafet kanunu ve soyadı kanunu çıkarılıyor.
Saltanata son veriliyor.
Ankara başkent oluyor.
Kabotaj Kanunu çıkarılıyor. 
Yüksek Ziraat Enstitüsü, Türkiye Ticaret ve Sanayi Odaları kuruluyor.
Toprak Reformu gerçekleşiyor. Tarım ve hayvancılık geliştiriliyor.
Türk Ceza kanunu çıkarılıyor, şeri mahkemelere son veriliyor.
Üniversite Reformu ve Yeni Anayasa kabul ediliyor.
Uluslararası standart ölçülere geçiliyor.
Daha birçok şey gerçekleşiyor.
Şimdi gelelim yüz yılın bakiyesine…
Onlarca fabrikayı ya kapattık ya da sattık.
Özelleştirme adına birçok varlığımızdan olduk.
Kazanımlarımızın birçoğunu elden çıkardık. Binlerce dönüm arazimizi sattık.
Özgürlüklerimizin çoğunu yitirdik.
Özellikle basın ve medya konusunda aşırı olumsuz sorunlar yaşamaya başladık.
Sağlık, hukuk ve ekonomik zorluklarla baş edemez hale geldik.
Ancak, onurumuzdan, gururumuzdan, ahlakımızdan bir gram ödün vermedik vermeyeceğiz de… Ne demişti Gazi Mustafa Kemal, “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
… …
Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Evet, şimdi biz cumhuriyet çocukları diyoruz ki, senin kurduğun bu cumhuriyeti sonsuza dek korumak ve kollamak üzere her zaman olduğu gibi yüzüncü yılında da aynı azim ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz. 
Çünkü bu bizim, cumhuriyetin kurucu değerleri olan sizlere ve bu millete namus ve şeref borcumuzdur. Özgürlüğümüzün yegâne temeli bu cumhuriyete sahip çıkmak ve gerekirse bu uğurda atalarımızın yapmış olduğu gibi canımızı feda etmektir.
Yaşasın Atatürk cumhuriyeti!
Yaşasın özgürlük!
Yaşasın demokrasi!
Yüzüncü yılın kutlu olsun Türkiye Cumhuriyeti!