Ülkelerin, ülkelerine yatırımcı getirmek için büyük mücadeleler verdiği şu dünyada başta stk'lar olmak üzere "Şehr-i emini" olarak bilinen belediye başkanları, milletvekilleri ve gazetecilerin büyük mücadeleler verdiğini de bilmekteyiz. Bunun en son örneği, son yerel seçimlerde seçilir seçilmez kapı kapı gezip başında bulunduğu memleketine yönelik 'bir iş adamına  yatırım yaptırabilir miyim?' düşüncesiyle gezen başkanlardır. 
Bu başkanların yanı sıra gönüllülerin de bu yönde mücadele ettiğini bilen biri olarak gördüğüm bir durumdan bahsedeceğim. 
Evet, ülkelerin büyükelçilikleri aracılığıyla, iş insanlarının organizatör firmaların girişimleriyle, derneklerin yani stK’ların bire bir çabalarıyla, gazetecilerin ise haber ve yorumlarıyla bu yöndeki çabalarını işin içindeki biri olarak bu alanda yaşanan olumsuz gelişmeleri görüyor, izliyor ve çok üzülüyorum. 
Buna neden ise; Batıda gittiğim, gördüğüm iş insanlarının yaşadıkları olumsuzluklar nedeniyle memleketlerine bir hayli üzülseler de bu üzgünlüklerini ve memleketine yönelik yapılan yatırım tekliflerinin suiistimal edilmesidir. 
Ve bu suiistimalleri yapanların başında gelenlerin sözüm ona memleket sevdalısı geçinip, kendilerinin gayret ve imkanlarını, kendi egolarını tatmin etmeye yönelik hal ve hareketler içine girerek şevk kırmalarıdır. 
 Son olarak ziyaret ettiğim bir İşadamının da bu olumsuz durumdan bahsedip sistemlerini ortaya koyarak memleketin neden ileri gitmediğini hep gerilediğini bir kez daha anlıyor ve algılıyorum bu duruma üzülerek. 
Ülkenin olduğu gibi bölgenin, kentin kanayan yarası olan bu durumun yarattığı olumsuzluk yüzünden o çok bahsedilen birlik, beraberliğe de zarar veriliyor. 
Çünkü sarf edilen onca çaba, yönlendirme, şahsi egolar nedeniyle su olup gidiyor, geriye kalıyor bir araya gelip kaya olamayan kumlar. Bunun altında yatan neden; "köye gelir muhtar olur, yerime, koltuğuma oturur" korkusudur. Bir kez daha söylüyorum onca çaba ve çırpınışımızı ne olur heba etmeyin ve üzmeyin iş insanlarımızı..