Geçen hafta bir dostumun gönderdiği mesaj, toplumumuzda sıkça karşılaştığımız tehlikeli bir hadisenin güzel bir örneğini veriyordu.

Mesaj aynen şöyle idi;

"Gidin çölden 100 tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. Daha sonra ise bir başka topraktan 100 tane, bildiğimiz siyah karıncayı alın ve bunların hepsini bir kavanozun içerisine koyun. İlk başta hiçbirşey olmayacaktır.

Daha sonra kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun. Kavanozun içindeki karıncaların bir anda birbirlerini öldürmek için savaştığı bir kaos ortamına şahit olacaksınız.

Kırmızı karınca, bunu yapanın siyah karıncalar olduğunu düşünürken, siyah karıncalar ise bu kaosun sebebi olarak kırmızı karıncaları görmektedir.

Oysa çok iyi bildiğiniz gibi, kaosun asıl nedeni sizin ellerinizdir"

Birazcık derinlemesine düşününce, anlatılan hadiseye benzer pekçok olayın hem bizim toplumumuzda, hem de uluslararası camiada sıkça cereyan ettiğini farkettim. Öte yandan söz konusu mesaj, anlatılan hikayeye benzer bir hadisenin yaşandığı günlere de denk gelmişti.

Bildiğiniz üzere Türk asıllı Alman vatandaşı futbolcu Mesut Özil ara transfer döneminde Fenerbahçeye transfer oldu. Hem sportif yetenekleri, hem de kişiliği ile futbol camiasında oldukça sevilen Mesut Özil, özellikle Müslüman kişiliği ile tanınıyor ve ülkemize gelmeden önce sosyal medyadan sık sık İslam dinine ilişkin paylaşımlarda bulunuyordu. Özil, bu tutumunu Türkiye'ye geldikten sonra da sürdürdü.

Ancak ünlü futbolcunun bu tür paylaşımları, Galatasaraylı olduğu bilinen gazeteci Fatih Altaylı'yı çok rahatsız etmiş olmalı ki, gazetedeki köşesinden "Mesut Özil’i sosyal medya hesabı üzerinden izleyenler Özil Fenerbahçe’ye futbolcu olarak mı geldi, yoksa Fenerbahçe Camii’ne imam mı oldu ayırt etmekte zorluk çekebilirler" şeklinde bir açıklama yaptı.

Fatih Altaylı'nın bu açıklaması, tıpkı hikayede olduğu gibi, kavanozu sallamaktan başka birşey değildi. Yani, ortada hiç bir sebep yok iken biri kavanozu sallamış ve toplumu germeyi başarmıştı.

Altaylı'nın açıklamaları toplumda büyük infial oluştururken, inançlı-inançsız pek çok insan sosyal medya üzerinden Altaylı'ya tepkilerini dile getirdi. Tepki gösterenler arasında Altaylı'nın meslektaşı olan gazeteci yazar Haşmet Babaoğlu da vardı.

Altaylı'nın İslamafobik ifadelerini eleştiren Babaoğlu "“Beyaz Okumuşların Temel Problemi" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:

"Bu tayfanın bayramlar yaklaşırken içlerini sıkıntı basar, misafirliğe gelmiş uzak akrabaları seccade sorduğunda "nereden çıktı şimdi bu!" diye ailecek bakışırlar, eş dost sohbetlerinde ne zaman konu İslam'a gelse, farkına bile varmadan yüzlerini buruştururlar.

...

Bu tayfa (yurtdışına gittiklerinde) bütün kiliseleri, bütün havraları, bütün Budist ve Hindu tapınaklarını büyük bir hayranlıkla gezer, mum yakar, adak adar ama (eğer müze yapılmamışsa ) bir camiinin içini gezmekte pek zorlanır.

...

"Beyaz Okumuşlar"ın laik, hatta "ateist" falan oldukları dillendiriliyor ya, palavra!

(Bunlar) olmayacak şeylere inanırlar ve başka bir ülkede, başka bir din içine doğmadıklarına pişmandırlar. Çünkü İslam zorlarına gider"

Gerek yurt içinde ve gerekse de yurtdışında benzeri pek çok hadiseye şahit olduğum için, Babaoğlu'nun sözlerine hiç şaşırmadım.

Gerçekten de toplumda Fatih Altaylı'nın da içerisinde bulunduğu bir kesim var ki, kavanoz sallamakta pek mahirdirler. Yüzlerine tükürsen o kadar tepki göstermeyecek olan bu guruh, konu İslam olunca kinlerinden deliye döner ve hiç vakit kaybetmeden kavanozu sallayıverirler. Sonrası ise malum; gelsin atışmalar, kavgalar, kalp kırmalar, kamplaşmalar. O saatten sonra Fatih Altaylı gibiler artık seyircidirler.

Çevremizde, insanların arasına fitne, fesat sokmayı huy edinen ve bu işin erbabı olanlar, ne yazık ki hiç de azımsanmayacak kadar çoklar. Bu tür insanlara karşı uyanık ve hilelerine karşı da aklı selim sahibi olmak gerekir.

O nedenle, günümüzde gerek sosyal medya aracılığı ile gerekse de başka ortamlarda normalde hiç tanımadığımız insanlarla tartışacak ya da kavga edecek bir duruma geldiğimizde, kendimize lütfen hep şu soruyu soralım:

Kavanozu kim salladı?

Peki kavanoz sallayıcıları sadece yerel ölçekte mi çalışırlar?

Devletler ya da dış güçler de kavanoz sallamazlar mı?

Bu soruların cevabını bulmak için yurdumuzun doğusuna ve Ortadoğu'ya bakmak yeter de artar bile. Başta ABD olmak üzere pek çok devlet ve uluslararası güç, Ortadoğuda ve yurdumuzun güneydoğusunda yıllardır her fırsatta kavanoz sallıyorlar.

Bu sayede sünni ile şiiyi, Kürtle Türkü, komşuyla komşuyu birbirine kırdırıp, bölgenin zengin kaynaklarını sömürüyor, silah ticareti yaparak zenginliklerine zenginlik katıyor ve ülkelerin yönetimlerini belirliyorlar. Bölge halkı ise, ne yazık ki kavanozu sallayanı es geçip, yıllardır birbirini boğazlamakla meşguller...

Son söz;

Bizi birleştiren yüzlerce mesele ortada dururken, kavanoz sallayıcılarının hilelerine aldanıp dost, komşu ve dindaşlarımıza düşman olmak cehaletten başka birşey değildir...

Esen Kalın...