Önümüzdeki Ağustos ayında 60 yaşına merhaba diyeceğiz.

Aşağı yukarı 35 yıldır gazetecilik yapıyoruz ama daha da önemlisi hiç durmadan hemen her gün köşe yazısı yazıyoruz.

Yazılarımız Türkiye’nin dört bir yanında çeşitli medya kuruluşlarında yayınlanıyor.

Uzunca bir süre şimdi yayın hayatlarına son veren Ortadoğu ve Radikal gazetelerinde yazı yazdık.

Yine uzun bir süre bir  televizyon kanalında siyaset programı yaptık.

Bize değer veren önemli gören pek çok yayın kuruluşunun temsilcilerinin “Yüksel bey sizin yazılarımızı bizim yayın kuruluşunda değerlendirmek istiyoruz” diye talepte bulunan kim varsa tamamına “Şeref duyarız “ cevabını verdik.

Kariyer günleri çerçevesinde bizi konuşmacı olarak davet eden yüzlerce kurum ve kuruluş temsilcilerinin “Size ödeme yapacakmıyız” şeklindeki sorularına “-Asla böyle bir beklentimiz olamaz, böyle bir teklifi duymamış olalım” diye cevap verdik.

Şimdide bilindiği gibi kendimize ait yayın kuruluşları vasıtası ile tarafsız –yansız bir şekilde topluma medya yolu ile katkı sunma görevini bir gün bile ara vermeden devam ediyoruz.

Geçen yaklaşık 35 yıllık zaman dilimi içerisinde yanlış gördüğümüz hiçbir olaya “doğru” demedik, sürekli kavga ettik, sürekli mazlumun yanında olmanın mücadelesini verdik.

Okuyucularımız ile birlikte çevremizdeki dostlarımız sağ olsunlar yukarıda yazdıklarımız dolayısı ile bizi bir gün bile yalnız bırakmadılar, Okuyucularımız sürekli bizi destekleyen fikirleri ile bizim moral kaynağımız oldular.

Bütün bunlar meselenin iyi tarafları ,birde hayata bizim penceremizden bakan ve sayıları her geçen gün azalan gazeteci dostlarımızın yaşadığı bir hayat var ve bu hayat yazımızın başlığında belirttiğimiz “ Hayatı yakıt ibresine bakarak geçirmek” noktasında düğümleniyor.

Hayata  bizim gibi bakan gazetecilerin dostu olmaz, Zira hepimiz biliyoruz ki Gazeteciler ile siyasetçiler yaşadıkları zaman zarfında bir arada olmak durumundadırlar, özellikle siyasetçiler için gazeteciler hava kadar su kadar ekmek kadar lazım olan bir ihtiyaçtır.

Biz hayatımızın önemli bir kısmında siyaset yaptık ancak siyaset yaparken de asıl işimizin gazetecilik olduğunu ,Bu meslek sayesinde evimize ekmek götürebildiğimizi bu yüzden de şartlar ne olursa olsun görevimizin “sadece ve sadece doğruları yazmak olduğunu” bir alın yazısı olarak kabul ettik.

Böylesi bir noktada siyasetçiye yaranmak gibi bir derdimiz olmadığından siyasetçinin ne dediğinden çok toplumun ne istediği noktasından hareket ettik, Böyle olunca da siyaset kurumunun beslediği gazeteci konumuna asla gelmedik.

Gazetecilik mesleğinden emekli olmayı başarabilen nadir kişilerden birisiyiz, Gazetecilikten başka bir meslek bilmeyiz, Yukarıda belirttiğimiz gibi siyaset kurumunun her söylediğine “Evet” demek gibi bir huyumuz olmayınca pek çok gazetecinin yaşadığı ultra lüks hayat yaşama imkanımız olmadı.

Böyle bir sürecin sonrasına hep yarını düşünmek dolaysı ile yarın endişesi ile yaşamak durumunda kaldık, Cebimizdeki parayı harcarken “yarın ihtiyacımız olabilir” mantığı ile hareket ettik, araç kullanırken gözümüz sürekli yakıt ibresinde kaldı, “Bir gün gazeteye gitmez isek aç kalırız” endişesi bütün ömrümüz boyunca peşimizi bırakmadı.

Bizden çok uzun yıllar sonra gazetecilik mesleğine “merhaba” diyen iki kelimeyi bir araya getiremeyen, iki gün üst üste köşe yazısı yazmayı beceremeyen ancak sırtını sürekli iktidar partisine dayayıp “yanlışa bile doğru” demekten çekinmeyen gazetecileri gördüğümüzde “bizim yaptığımız doğru ise bunların yaptıkları nedir.” sorusuna da işin doğrusu cevap bulamadık.

Bütün bunlara rağmen her yolculuğa çıktığımızda aracın yakıt ibresine bakmaktan vaz geçmeyeceğiz, yanlış bir hadiseye asla doğru demeyeceğiz, siyaset kurumu böyle istiyor diye kendi doğrularımızdan asla taviz vermeyeceğiz, bu zamana kadar bize duyulan güveni asla heba etmeyeceğiz.

Varsın yolculuk boyunca gözlerimiz aracımızın  yakıt ibresine çakılı kalsın.

Dürüstlük olsun yeter..