Demiş ki büyük şair Turgut Uyar:

‘’Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle…’’

Aynen öyle.

Ekim ayının sonuna doğru yaklaşıyoruz.

Ağaçlar sararmış yapraklarını savrulmuş rüzgarlara bırakalı epey oldu.

Yazlıklar çıkarılıp güzelce katlanıp gardıroba konulurken kışlıklar giyildi.

Tatilciler çoktan döndü!

Sıcak ve güzel yaz günleri artık geride kaldı.

Sosyal medyada bile yazlık görseller, görüntüler kış moduna dönüverdi.

Kimileri çok güzel anılar biriktirdi, bazıları ise çalışarak geçirdi bütün yaz günlerini.

Şimdi soğuk ve kasvetli havaların hüküm süreceği kış aylarına doğru koşar adım ilerliyoruz.

Kış kimilerine sahiden romantik falan gelebilir.

Öyledir de.

Sıcak malikanesinde filtre kahvesini yudumlayarak pencereden lapa lapa kar yağışını izlemek veya tatil beldesinde neşe içinde kar tatili yapmak…

Onlar için sorun yok.

Ne var ki bizim ülkemizde fakir için kış demek ısınma, barınma, giysi, yakacak, en sonunda harcanacak para demek!

Yani karakış fakire zarardır!

Fakir evini ısıtamaz!

Su ve kar geçirmeyen mont veya ayakkabı alamaz.

Fakir kışın ancak kartopu oynar!

Hepsi o kadar!

Anımsayın geçmiş yıllarda kömür sobasında tek oda ısınır öteki odalar ise adeta buzhane gibi olurdu.

Sobanın gürül gürül yandığı ve etrafa müthiş bir ısı yaydığı oda cennet gibiydi.

Doğalgazın kullanımı ve de yaygınlaşmasıyla birlikte sobalar kalktı ne var ki fakirin yazgısı değişmedi.

Bugün yine konutlarda tek odada düşük derecede kalorifer peteği yanıyor.

Fahiş doğalgaz fiyatları önümüzdeki kış fakir fukarayı, asgari ücretliyi, emekliyi perişan edecek.

Aralık-Ocak-Şubat ayları dar gelirli doğal gaz aboneleri için ekonomik açıdan meşakkatli süreç olacak.

Kabarık doğalgaz faturaları nedeniyle kimse mutlu bir kış geçirmeyecek.

Fatura ödenmediği için binlerce, on binlerce konutun doğalgaz kesilecek, çocuklar dondurucu odalarda battaniyeye sarılarak ısınmaya, uyumaya çalışacak.

Sosyal devlet olmanın gereği olan barınma, sağlık ve eğitimim yanı sıra ‘ısınma’ konusunda da ülkemiz sınıfta kalmaya devam ediyor.

Deveye neden boynun eğri demişler nerem doğru ki demiş?

Aynı öyle bir durum.

Ne güzel anlatmış Nazım Hikmet:

‘’Lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
Kar yağıyor
karanlıklara.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum…’’