Dikkat ediyoruz son dönemlerde medyada boy gösteren ve kendisini söz söyleme yetkisinde gören çok büyük bir çoğunluk Türkiye’nin nüfusu ile ilgili olarak “90 milyon” ifadesini kullanmaya başladılar.

Çok değil daha bir yıl önce “86 milyonluk Türkiye’nin” bir yıl içerisinde 90 milyon olarak seslendirilmesi gerçekten araştırılması ve üzerine yorum yapılması gereken bir konu.

Ancak ister 86 milyon olsun ister 90 milyon olsun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde “yaşayanların bir arada olma” olgusu her geçen gün biraz daha zorlaşıyor gibi.

Artık kimsenim bir diğerini hiçbir şekilde dinlemediği bir sürecin başlangıç noktasını hemen herkes Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine bağlayanlar çoğunlukta.

2018 yılında karşı karşıya kaldığımız cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi limanına sığınma ihtiyacımız Türkiye artık koalisyon hükümetleri ile yönetilmesin anlayışından doğmuştu.

Dönemin siyasetçilerinin hiç durmadan sabahtan akşama kadar yaptıkları Eski Türkiye-Yeni Türkiye söylemi işin doğrusu böyle bir yapılanmaya zemin hazırlamaktan ibaret bir siyaset aracı olup çıktı.

Ancak “Çok partili koalisyon hükümetinden” kurtulmayı hedefleyenler birden bire kendilerini bambaşka bir noktada buldular.

Siyaset bir taraftan iktidara gelme adına birbirine hiçbir şekilde benzemeyen çok küçük oy oranlarına sahip partileri aynı noktaya getirirken diğer taraftan toplumun tam ortadan ikiye ayrılmasına ortam sağlayan bir siyasi noktaya kadar gelip dayandı.

Türkiye’nin nüfusunu 90 milyon kabul ettiğimizde söz konusu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi çerçevesinde aşağı yukarı 45 milyon kişi bir tarafa diğer 45 milyon kişi de başka bir tarafta duruyor.

Çizginin iki tarafındakiler şartlar ne olursa olsun karşısındakine asla inanmıyor.

Bir tarafın ak dediği öbür tarafta kara.

Bir tarafın siyah dediği öbür tarafta beyaz.

Bir tarafın gece dediği öbür tarafta gündüz.

Vs. vs.vs.

Bu bölünmüşlüğü günlük yaşantımızın hemen her noktasında çok net bir şekilde hissediyoruz.

Söz konusu ikili yapı ortadan kaldırılmadığı takdirde bu bölünmüşlükten kurtarmanın çok ama çok zor olduğunu biliyoruz.

Türkiye’nin bir şekilde güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmesinin artık çok büyük bir ihtiyaç olduğunu da tekrar tekrar söylüyoruz.

Ancak bu şekilde orta yolu bulabileceğimizi düşünüyoruz.

Orta yolun bulunmadığı bir kişinin yanındakini dinlemediği dinlese de anlamadığı bir Türkiye’de işler her geçen gün çığırından çıkıyor.

Umarız siyaset kurumunda bizim gibi düşünen çok sayıda siyasetçi olsun.

Bir an önce orta yolu bulalım.

Gerçekten huzura, dostluğa, birliğe, bütünlüğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

Yorulduk artık.