Ramazan bayramı ile ilgili olarak dokuz güne uzatılan tatil sona erdi, Pazartesi gününden itibaren herkes gibi bizde bir taraftan normal mesaimize dönmeye bir taratan da oruç dolayısı ile değişen yemek alışkanlığımızı tekrar normale çevirmenin çabasını veriyoruz.

Salı sabahı öğlen saatlerine doğru uzun yıllardır tanıdığımız okumuş-yazmış bir dostumuz ziyarete geldi, Bir kamu kurumundan emekli olduktan sonra zamanının büyük bir bölümünü eş dost ziyaretine ayıran dostumuz ile kahve eşliğinde başladık muhabbete.

Sohbetin bir yerinde dostumuz “-Yüksel bey senden bir ricam olacak, Şehrin belli yerlerinde Halk ekmek satış noktaları var, senin de bildiğin gibi bu satış noktalarından evin ekmek götürebilmek için uzun sayılabilecek sürede kuyruğa giren emekli vatandaşlarımız var, Kuyruklarda yorulan emekliler için ilgili alana birkaç tane bank konulursa emeklilerde kısmen rahatlamış olurlar,Belediye başkanı seni dinler, ister başkanla konuş ister bu durumu dile getiren bir haber yap, belki bu vesile ile emekli vatandaşlarımıza bir miktar katkın olur” dedi.

İşin doğrusu aklına fikrine, bilgisine güvendiğimiz bu dostumuzun bizden gelen bu talebi karşısında şaşırdık kaldık, Bir süre dostumuzu yüzüne baktıktan sonra “-Yahu arkadaş sana ne olmuş böyle sen emeklinin sırada beklediğinde yorulmaması adına yöneticilerden bank isteyeceğine ekmek fırınlarının da halk ekmek rakamları üzerinden ekmek satmaları adına neden kafa yormuyorsun, Bank koysan ne olacak koltuk koysan ne olacak, Vatandaşın kuyrukta rahat etmesi adına bank mı önemli yoksa ekmek fiyatının ucuzlaması mı önemli” diyerek dostumuzu geldiğine geleceğine pişman ettik.

Muhtemelen bizden böyle bir tepki beklemeyen dostumuz “-Vallahi ne diyeceğimi şaşırdım işin bu boyutunu hiç düşünmemiştim, Senin dediğin daha doğru ama bizim o kadarına gücümüz yetmez” diyerek müsaade istedi.

Ülkelerin iyi yada kötü yönetiminde bilindiği gibi direksiyon siyasetçilerin elindedir, Vatandaşın verdiği oylar ile iktidara gelen hükümetler ülke sınırları içerisinde yaşayan vatandaşların daha rahat bir hayat yaşayabilmeleri adına daha güzel politikalar üretmek zorundadırlar.

Ancak özellikle son dönemler de bizde daha çok “öğretilmiş çaresizlik” diyebileceğimiz bir anlayış gelişti, hükümetin uygulamaya koyamadığı politikalar yüzünden sorun yaşayan halk bir noktadan sonra “-Eğer itirazımı siyasetçiye yaparsam en azından başım belaya girer, o yüzden siyasetçiye söyleyemediklerimi bürokratlara ileteyim” şeklinde bir kolaycılığa kaçıyor.

Bunun daha güzel açıklaması “ Sivrisinekleri öldüreceğine bataklığı kurut” ifadesidir.

Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi vatandaş “Nasıl olsa beni dinleyen yok hiç değilse daha ufak çapta çözüm önerileri ile ortaya çıkayım” diyerek asıl sorunun etrafında dolaşmak gibi bir kolaycılığı seçiyor.

Tamda bizim “emekliler ekmek kuyruğunda rahat etsinler diye bir kaç tane bank koyulsun” talebi gibi.

Hiç kimse “Emekli neden saatlere elli kuruş, yetmiş beş kuruş daha ucuza ekmek alabilmek adına yazın güneşin altında, kışın ayazında kuyrukta bekliyor” sorusuna cevap aramıyor.

Galiba “Öğretilmiş çaresizlik” söyleminin tavan yaptığı bir dönemden geçiyoruz.