Değerli okurlarım, hayatımın en zor yazısını yazıyorum desem yalan sayılmaz. Henüz bıyığı bile terlememiş diye bir tabir vardır ya işte öyle.

Henüz lise çağlarında düştük ülkü denilen bir sevdanın peşine.

Yolumuz çileli, meşakkatli bir yoldu ama çok mutluyduk biz yürüdüğümüz bu yoldan. Çünkü esaret altında inleyen 150 Milyon Türkün kurtuluş davasını yüklenmiştik omuzlarımıza. Hedefimiz Turan’dı Kızıl Elma’ydı.

Derme çatma ocak binalarında sabahlara kadar ülküdaşlar bir araya gelir, soba üzerinde kaynayan çay ve ekmeğe katık ederdik zeytin ve peyniri.

Yaşımızı,  cürmümüzü düşünmeden dert edinmiştik dünya Türklüğünü kendimize. Sloganımız: “Ne Amerika, ne Rusya ne Çin her şey Türklük için”di.

5000 Bin ülküdaşımızı genç yaşlarında kara toprağa şehit vermemize rağmen davaya inancımızdan zerre şüphe duymadan daha da büyük bir azimle hedefe doğru yürüyorduk. 12 Eylül’ün karası bile kıramadı bizim bu çelikleşmiş irademizi.

Mamak zindanlarını, C5 işkence hanelerini dahi ülkücünün çelikleşmiş iradesi, “Taş Medrese”ye çevirdi… Temel sağlam, hedef belli, Lider kararlıydı.

Ancak her canlının ölümü tadacağı gibi zaman gelip çattığında Başbuğ Alpaslan Türkeş’in ölümü ülkücü camiada ve MHP de büyük kırılmalara yol açtı.

Sandalyelerin havada uçuştuğu, sivil itaatsizliğin baş gösterdiği olaylı kongreden sonra pişmanlıklar, hayal kırıklıkları ve kopuşlar kendini gösterdi.

Kopuşlar derken genel merkeze çöreklenmiş zihniyet, kendilerinden farklı düşünenleri çeşitli suçlamalarla gözden düşürüp çemberin dışına itiyorlardı.

Bugün Ülkü Ocakları başkanlığı veya genel başkanlık yapmış isimlerin %80’i ülkü ocaklarından ve MHP den bilerek ve kasten uzaklaştırılmışlardır.

İşin tecellisine bakın ki, dışlanan başkanlar, çelikleşmiş iradeleriyle hiçbir yola sapmadan fikirlerini muhafaza ederken, esas kırılma 15 Temmuz 2016 dan sonra MHP de yaşanmıştır.

Bu kadar kırılmanın arkasından gelen büyük ŞOK! Sinan Ateş’in katledilmesi:

Kısa süren Ülkü Ocakları Genel Başkanlığından sonra üniversite de akademisyenliğe dönen Doç. Dr. Sinan Ateş, Ülkü Ocaklarından ve MHP den asla kopmamış ve hatta İYİ Partinin kuruluşuna dahi karşı çıkıp kurucuları eleştirmiş onca yanlışına rağmen MHP de kalmaya devam etmişti.

Kendisiyle şahsen karşılaşıp tanışmak kısmet olmadı. 2017 yılı Kocaeli Kitap Fuarında Yeniçağ yazarlarından Sayın Arslan Bulut’la konuşurken kitap standında ilgimi çeken:  “Hedef Turan” isimli bir kitap gördüm. Arslan Bulut’a kitabın yazarını tanıyıp tanımadığını sorduğumda: kendisini çok iyi yetiştirmiş bir ülkücü olduğunu söyledi. O gün kitaplarından birkaç tanesini gençlere dağıtmak üzere aldım. Sinan Ateşi bugüne gelinceye kadar bütün tanışıklığım buraya kadardı.

Ancak öldürüldükten sonra 2019 da Ülkü Ocakları genel başkanı, daha öncesinde Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’a siyasi danışmanlık, Hacettepe üniversitesinde Doçent Doktor olarak akademisyenlik yaptığını öğreniyoruz.

Sinan Ateş, rahmeti-rahmana kavuştuktan sonra Ankara’da kurşun kadar ağır ve derin bir sessizlik var. İçişleri ve Adalet Bakanları, MHP Genel Merkezi, Ülkü Ocakları 12 yıl danışmanlığını yaptığı İsmet Büyükataman’dan tek bir ses tek bir taziye yok…olacak şey değil.

İşin en ağır tarafı da nedir bilir ‘misiniz: “Ülkücü, kalleş dostu olacağına, düşmanının dahi mert olanını tercih ederdi.” Sinan’ı uyuşturucu müptelası bir torbacıya öldürttüler ya yazıklar olsun!

Zahid Bizi Tan Eyleme

Hak İsmin Okur Dilimiz

Sakın Efsane Söyleme

Hazret’e Varır Yolumuz

Sayılmayız Parmağ İle

Tükenmeyiz Kırmağ İle

Taşramızdan Sormağ İle

Kimse Bilmez Ahvalimiz

Öğreniyoruz ki Sinan Başkana efsane bir suç isnat edeceklerdi. PKK’lı deseler olmaz üzerine yapışmazdı, gerçi bu da yapışmadı ya FETÖ’cü dediler moda tabirle. Çünkü bu mahallenin en büyük özelliği kendileri gibi düşünmeyenleri ya PKK veya FETÖ ile suçlama alışkanlığı var.

                Sağlıklı kalın!