Korona denen virüs çağın belası. Tabiri caiz ise, çağın vebası. Tüm yerküreyi kasıp kavuran ve çok büyük sosyal ve ekonomik yıkımlara neden olan bir hastalık. Nereden, kimden ve nasıl gelmişse gelmiş olsun sonuç itibariyle yakıcı ve yıkıcılığı tartışılmaz bir hastalık. Yaklaşık üç yıldır tüm insanlığı peşinden koşturan, kılıktan kılığa giren bir hastalık. Keşke hiç gelmeseydi ve hiç olmasaydı da canımızı bu kadar yakmasaydı.

Geldiğine mi yanalım, gitmediğine mi yanalım?

Canımızı yaktığına mı yanalım?

Canlarımızı yitirdiğimize mi yanalım?

Ekonomik kayıplarımıza mı yanalım?

Sosyal yaşamımızın bittiğine mi yanalım?

Açık hapishane yaşadığımıza mı üzülelim?

O kadar çok soru üretebiliriz ki uzar gider bu sorular.

Ortaya çıktığından beridir insanların sosyal hayatları kalmadı. Baba oğula, insanlar eşe dosta, yakına akrabaya, arkadaşa, topluma hasret bir yaşam sürülür oldu. Yasaklar koyduk, kısıtlamalar getirdik, toplumsal etkinliklerden uzak durduk her ne yaptıysak olmadı, olmadı. Öyle de görünüyor ki kısa vade de olmayacak. Yani yetkilileri ve uzmanları dinlediğimizde öyle kolay kolay kurtulamayacakmışız gibi gözüküyor. Çünkü sürekli kılık değiştirerek, üreyerek ve türeyerek karşımıza çıkıyor ve bir şekilde bizleri kendisine esir edebiliyor. Tam bir tedavisini, ilacını ya da aşısını bulduk diyoruz hemen başka bir versiyonuyla karşımıza dikiliyor.

Sosyal etkilerinden birisi de insanların inatçı olmaları, direngen davranmaları ve buna bağlı olarak ta aşıları ve tedavileri kabul etmemeleri. Kabul etmedikleri gibi hem kendilerine hem de yakınlarında bulunan insanlara zarar vermektedirler.

Şimdi biraz da ekonomik boyutlarına bakalım. Ekonomik olarak sadece insanların bireysel kayıplar yaşamalarının toplumsal kayıplarda yaşanmaktadır. Bu ekonomik kayıpların başında özellikle dünya genelinde aşıya, ilaca ve tedavide kullanılan her türlü ekipmana harcanan giderledir. Bunun dışında işinden olan insan sayısı ve onların yaşadıkları ekonomik kayıplar. Hatta ekonomik kayıplarının yanı sıra psikolojik sorunları da beraberinde yaşamış olmaları acı verici bir durum olsa gerek. Zorunlu kapanma ve kısıtlamalardan dolayı kapanan iş yerleri ve oralarda çalışan milyonların ekonomik kayıpları. Sanayi vb. kuruluşların iş kayıpları ve bunlara bağlı ekonomik girdilerin azalması.

Yukarıda saydıklarımız yetmiyormuş gibi bir de dünya genelinde çıkan ekonomik krizlerden yansıyan döviz dalgalanmaları, petrol fiyatlarındaki yükselmeler, iş gücü ve üretimin düşmesi, haksız kazanç kapılarının artması, insanların fırsatları ganimete çevirme duygularının güçlenmesi, yoksulun daha yoksul, zenginin daha zengin olmasını da tetiklemiştir korona. İnsanlar var olan güçlerini bile kaybettiler. Aileler dağıldı, çoluk çocuk yabanileşti. Bakalım yarınlar ne getirecek hep birlikte bekleyip göreceğiz.