Türkiye de çoğu insanın ismini bile bilmediği Bolivya Çok Uluslu Devleti, bugün yaşanan protesto haberleri ile Twitter gündeminde. 
Aslında bugüne kadar tarihinde çok fazla askeri darbe yaşanmış bir dünya ülkesi. Öyle üç basamaklı sayılarla ifade edilen bir darbe ve darbe teşebbüsleri tarihleri var. Ama bugün gündeme yerleşmesinin asıl nedeni Vinto kasabasının kadın belediye başkanının üzerine kırmızı boya dökülüp, saçları kesilerek sokakta yalın ayak yürütülmesi. 
Genel olarak yoksul bir halkı olan Bolivya daha öncede adı yolsuzluğa karışan bir belediye başkanının evinin yakılıp, başkanın öldürülmesi ardından cesedi sokak sokak gezdirmeleri ile bilinen bir ülke. 
Yeni yapılan seçim karşısında duran muhalefet destekçilerinin hile olduğunu savunup başlattıkları protestolar daha da artacak gibi görünüyor. 
Türkiye’de de en önemli protesto girişimlerinden biri olan Gezi Parkı protestolarında yaşananlar, ağaç olayından çıkıp hükümete karşı halkın ayağa kalkışını gösteriyordu. Halk ilk kez bu kadar net bir şekilde direndi. Onlarca kişinin öldüğü, binlerce kişinin de yaralandığı olaylarda hükümette, halka karşı net bir şekilde savunma gösterdi. Halkı “Çapulcu” ilan etti. 2013 yılında yaşanan olaylar hala ülkede izlerini gösterirken seçilen kişilerin hiç bir öneminin olmadığını ülkedeki halkın devletten daha önemli olduğunu, birlik olunursa her şeyi yapabileceklerini görmüş olduk.
Bu 15 Temmuz Darbe girişiminde de önümüze çıktı. Halk ordunun karşısına geçti. Devlet biziz dedi, bizi ez öyle geç dedi. Yine onlarca kişi öldü ama ülkenin demokrasine sahip çıkıldı.
Bu yaşananlardan sonra güvenlik önlemleri daha da arttırıldı. Her şey kontrol altına alındı. Daha çok izlediler, atılan bir tweet bile devlet büyüklerini rahatsız edebildi. Şehit annesine Cumhurbaşkanı’na hakaretten dava açıldı, mahkemeye çıkarıldı. 
Bu olaylar yaşanırken ülke yıllardır savaş içinde olduğu terör örgütleri ile savaşmaya devam etti. Suriyeliler gelmeye devam etti. Amerika bir sürü ambargo koydu. Dolar yükseldi. Şehitler arttı. Seçilmiş vekiller içeriye atıldı. Yazarlar, gazeteciler, aydınlar içeriye girdi. Fetö temizlenilmeye çalışıldı. Kılıçdaroğlu adalet için yürüdü. 3 büyük şehrin belediye başkanlıklarını Cumhuriyet Halk Partisi aldı. Dünyada da bir sürü şey oldu ve zamlar artmaya devam etti. 
Fakat halk buna karşı sadece tweet atabildi. Karşı çıkamadı. Fatih’te 4 kardeş yoksulluktan toplu şekilde intihar etti. Seçilmiş hükümet bunu konuşmadı bile. Halk retweetledi, yazık dedi. Artık yeter yazdı. Ama devamı gelmedi. Kınadı ve geçti. Ülke uyumaya devam etti. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” deyip 11 bin TL’lik İphone’u almaya devam etti. Kyk Yurtlarına zam geldi ama YÖK “yapılan sınavlardan hiç kar etmedik” dedi. 
Peki bizde mi dışarı çıkmalıyız, bizde seçtiğimiz vekilleri, başkanları kaçırıp sokaklarda mı yürütmeliyiz? Sokakları mı yakmalıyız? 
Kesinlikle hayır! Biz istemesek de, sevmesekte onları da seçen ve oraya gelmelerini sağlayan bizim gibi olan bir kesim olduğunu bilmeliyiz. Demokrasi isterken demokrasinin karşısında durmamalıyız. 
Ama susmamalıyız da. Durun demeliyiz. Korkmamalıyız. Biz halkız birlik olursak her şeyi yaparız. Zamlarda düşer, insanlarda ölmez, yasaklarda kalkar, refah bir hayat içinde yaşayabiliriz. 
Aykırı Bolivya’yı kınıyorum ama kendi kurallarını kendilerinin koymalarına tam destek veriyorum.
Biz halkız. 
Aykırılık yapmamalıyız, biz birleşip kuvvetlenmeliyiz.
Bizim dediğimiz ve isteklerimiz olmalı. 
Biz bunu yapabiliriz. 
*Not: Bu yazıyı yazan kızım, gazeteci adayı Şeyma''nın gözlerinden öpüyorum..
Demokrasi biziz. 
Saygılarımla...