Toplumsal sorunlarımızın önemli bir kısmını, zamansız ve yersiz tavırlarımız sebep olmaktadır. Oysa ki herşeyin bir zamanı ve yeri vardır...

Zamansız ve yersiz olan herşey yanlıştır, kötüdür veya pistir...

Mesela, cenaze evinde gülünmeyeceği gibi düğün evinde de somurtulmaz, ciddi bir toplantıda şaka yapılmaz, plajda takım elbise ile gezilmez, camiye mayo ile girilmez...

Herşeyin yerinde ve zamanında güzel olduğuna dair şu alıntı ne kadar anlamlıdır;

"Lise sondaydım;

Felsefe hocası derse girdi, "Arkadaşlar bana pisliğin tarifini yapar mısınız?" dedi. Birer birer cevap verdik, ama hoca hiçbirimizin cevabını doğru kabul etmedi.

"O zaman siz tarif edin hocam" dedik.

Hoca ayağa kalktı ve;

"Pislik, bulunmaması gereken yerde bulunan şey veya kişidir" diye bir tarif yaptı.

"Nasıl yani?" dedik.

"Çok basit arkadaşlar." dedi. Örneğin annenizin saçını öper koklarsınız, ama o saçın bir telini dàhi yemek tabağınızda görmek istemezsiniz; çünkü, saç yemeğe düşünce pislik olur. Yine tabağınızdaki yemeğin yağına ekmek banarak yersiniz, ama o yağın bir damlası bile elbisenizin üzerine düşse pislik olur. Bunun gibi, bir kimse eğer bulunmaması gereken ya da layık olmadığı bir makamda bulunuyorsa, unutmayın ki o da bir pisliktir...

Gelelim, son zamanlarda şahit olduğumuz bir zamansızlık ve mekansızlık örneğine;

Malumunuz olduğu üzere, son iki haftadır ülkemizdeki bazı spor karşılaşmalarında birtakım kendini bilmezlerin hükümet ve Cumhurbaşkanımız aleyhine attığı sloganlara şahit oluyoruz. Bu konuda kamuoyu ikiye bölünmüş durumda. Bir kesim "İyi ki Fenerbahçeliyim (veya Beşiktaşlıyım)" sözleriyle başlayan ve atılan sloganları destekleyen bir tavır içerisindeyken, diğer bir kesim de "Spor alanları siyaset yapılacak alanlar değildir" diyerek sahalardaki siyasi sloganlara karşı çıkıyorlar. Sonuç olarak, hiç zamanı ve yeri değilken, bir takım densiz ve lüzumsuzlar yüzünden toplum gerildi ve aynı takımı tutanlar bile birbirlerine düştüler...

Peki bu durumdan kazançlı çıkan kim?

Halkımız mı, Fenerbahçe camiası mı, ya da Beşiktaşlılar mı?

Hiçbiri...

Kazanan kim biliyor musunuz;

Toplumu bölüp kaos yaratmak isteyen, maç izlemek için tribünlere koşanları kullanan ve bu eylemleri üzerinden siyasi rant devşirmeye çalışan troller ve onların iplerini elinde tutan patronları...

Şimdi gelelim sahalarda atılan siyasi sloganları içerik, yer ve zaman olarak irdemeleye;

Dikkat ettiniz mi, atılan sloganlar hep aynı; sanki aynı tornadan çıkmış gibi. Bu da, bu işi organize edenlerin aynı kişi ya da gruplar oldukları ihtimalini kuvvetlendirmekte...

Öte yandan, sloganların içeriğinde yer alan ve bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına yönelik kullanılan "ulan" ifadesi açık bir hakareti ifade etmektedir. Eminim ki bu sloganları atanların çoğunun bu husustan haberi bile yoktur. Söz konusu ifade yasalar karşısında suç teşkil etmemiş olsa bile, apaçık bir cehalet ve ahlaksızlık göstergesi değil midir?

Eminim ki Dünyanın hiçbir ülkesinde, kendi yöneticilerine ve Devletine karşı bu denli ağır hakarette bulunan bir millet yoktur. Aslına bakarsanız, bizim kadim tarihimizde de böyle bir durum sözkonusu değildir. Sağduyulu her Türk vatandaşı bilir ki, Devlet başkanına yapılan hakaret, Devlete karşı hakarettir ve onursuzluktur...

Gelelim zamanlamaya;

Bildiğiniz üzere asrın felaketi denen deprem hadisesi nedeniyle liglere yaklaşık 1 ay ara verilmişti. Stadlardaki malum hadiselerin daha enkaz altında onbinlerce canımız yatarken, yeniden başlayan ligin ilk haftasında cereyan etmesi, deprem felaketinde canlarını kaybetmiş bütün ölülerimize, yaralılarımıza ve yakınlarını kaybedenlere karşı büyük saygısızlık olmuştur.

Memleketimizin her yanında yas tutulurken, doğup büyüdüğü şehirlere veda etmek zorunda kalan yüzbinlerce depremzede varken, ülkemizin her köşesi yetim ve öksüz kaynıyorken, bırakınız ülkemizi, Dünyanın her yerinde ölülerimiz için dualar edilirken, halen siyasi hesap peşinde koşanlara ve bunlara çanak tutanlara lanet olsun...

Dedim ya, her şeyin bir yeri ve zamanı var...

Spor kulüpleri siyasi kurumlar olmadıkları gibi, spor sahaları da siyasi tartışmaların yapılacağı alanlar değildir. Ne kadar güvenlik önlemi alınırsa alınsın, bilinmelidir ki bu mekanlar kontrolsüz alanlardır...

Tıpkı camiler, okullar ve kışlalar gibi dil, din, ırk, siyasi görüş ayrımının yapılamayacağı ve toplumsal yapının tamamına hitap eden stadyumlar, birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşmanın ortaya koyulacağı alanlar olmalıdır...

Fenerbahçe Konya maçında sahaya atılan atkılar içimizi ısıtırken, Beşiktaş Antalya maçındaki yüzbinlerce oyuncak yüzümüzü güldürürken, bir kesim tarafından yapılan çirkin tezahüratlar bir çuval inciri berbat etmiştir...

Daha henüz bu hadiselerin sıcaklığı devam ederken, geçen hafta sonu Bursaspor-Amedspor maçında yaşananlar ise, bizim adam olmayacağımızın açık bir göstergesi gibiydi. Lanet olsun ayrıştırmaya, ayrışmaya ve şövenizme...

Son sözlerim, stadlarda yaşanan ve terörizm kokan davranışlara sahip çıkan ve bunlardan siyasi rant elde etmeye çalışanlara;

Lütfen kirli ellerinizi sporun üzerinden çekiniz ve siyasetinizi yalnızca siyasi arenalarda yapınız. Gençleri ve onların heyecanlarını kendi siyasal mücadelenize alet etme hevesiniz güzel ülkemize büyük zarar vermektedir...

Esen Kalın...