İddia ediyorum, gündemi bizim kadar hızlı değişen bir başka ülke daha yoktur. Salgınlar bitmeden yangınlar, depremler bitmeden sel felaketleri gündem oluşturmakta, spordan seçime ve seçimden geçime kadar herşey birbiriyle iç içe geçmiş vaziyette...

Başımıza gelen bir sürü felakete rağmen, çok şükür ki ülkem dimdik ayakta ve her türlü zorluk ve engellemeye rağmen, büyümeye ve güçlenmeye devam etmekte...

Eğer bir ülke ardı ardına yaşadığı büyük felaketlere rağmen büyümeye devam ediyorsa, kendisi yaralıyken bile hiç düşünmeden başka ülkelerin yardımına koşabiliyorsa, dünyadaki her zulme karşı dimdik durup mazlumlara kol kanat gerebiliyorsa, en zor şartlar altında bile silah ve savunma sanayiini güçlendirip lider ülkelerle aynı konumuna geçebiliyorsa, sağlık alanında devrim yapabiliyor ve milyarlarca dolarlık yol, köprü ve tünel inşa edebiliyorsa, Afrika'dan Asya'ya, uzak doğudan Avrupa'ya kadar pek çok ülke ile ardı ardına ticaret ve işbirliği anlaşmaları imzalıyorsa, ben o ülkeye büyük ülke derim ve adını da Türkiye koyarım ...

Sakın ola ki bütün bu sayılan hizmetleri "görünmez bir elin" marifeti sanmayın. Elbette bütün bu sayılanların bir mimarı ve o mimarın da yönettiği bir Devlet var...

Bilenler bilir, "görünmez el" kavramı Adam Smith'in bir teorisinin adıdır. Bu teoriye göre, görünmez bir el piyasaları düzenlemekte ve piyasalarda oluşan sorunları çözmekte.

Görünmez el teorisinin pratikte işleyip işlemediği tartışılsa da, ülkemizde son yirmi yılda yapılan hizmetlere görünmez bir elin değil, görünür bir elin değdiği kesin...

Düşünebiliyor musunuz, bir gece ansızın deprem oluyor, eviniz başınıza yıkılıyor, kimsesiz ve çaresiz kalıveriyorsunuz. Artık ne barınacak bir eviniz ve ne de sevdikleriniz var. İşte böylesine çaresiz bir anda iken şefkatli bir el size uzanıyor; yediriyor, içiriyor, giydiriyor, barınacak bir yer temin ediyor, kira da dahil tüm masraflarınızı karşılıyor. Yani sizi hiçbir suretle ele güne muhtaç etmiyor, tıpkı pandemi döneminde etmediği gibi. İşte bu elin sahibine biz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti diyoruz...

Kısaca söylemek gerekirse, bu ülkenin sorunlarını "görünmez bir el" değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin şefkatli eli çözmekte. Böyle bir devletimiz olduğu için ne kadar övünsek azdır...

Malum olduğu üzere seçim sathı mailindeyiz ve kritik bir seçim bizi bekliyor. Ne yazık ki, seçim heyecanıyla depremi çoktan unutmuş gibiyiz. Bir tarafta partilerin ittifak arayışları, bir tarafta seçimde aday adayı olanların telaşı, bir tarafta da olan biteni heyecanla izleyenler var. Bütün bunların ötesinde bir başka kitle daha var ki, bulanık suda ve puslu havada av peşindeler.

Bu kitlenin kimlerden oluştuğunu biliyor musunuz?

Bu kitle, ipleri dışarda olan ve amaçları ülkeyi karıştırıp ve parçalayıp siyaset mühendisliği yapmak olan kirli maşalardan oluşuyor. Bu maşalar öylesine acımasız ve adice çalışıyorlar ki, gerçekleri ve doğruları manipüle etmekten tutun da tehdit, şantaj, rüşvet ve daha bir sürü kirli işi hiç düşünmeden planlayıp sahneye koyabiliyorlar. Bir bakıyorsunuz stadlarda devlet ve hükümet aleyhine slogan attırıyorlar, bir bakıyorsunuz teröristlere güzellemeler düzüyorlar, gene bir bakıyorsunuz okyanus ötesinden tehditler savuruyorlar. Hatta kumar masasından kalkan birini 2 gün sonra tekrar masaya oturtuyor, muhafazakar olduğunu iddia eden bir partinin genel merkezi önünde Rahmetli Erbakan'ın kemiklerini sızlatacak sloganları attırabiliyorlar...

Kısacası, Adam Smith'in teorisindeki görünmez el ekonomi piyasalarını tanzim ederken, siyasetteki görünmez el maşaları vasıtasıyla ülke siyasetini dizayn etmeye çalışmaktadır. Sizler bu görünmez elin adını kimi zaman "derin devlet", kimi zaman "dış güçler" kimi zaman da "küresel güçler" şeklinde duymuş olabilirsiniz. Sonuçta bunların hepsi de, aynı amaca hizmet eden ortak bir iradenin farklı versiyonlarıdır...

Bu kirli ve görünmez eller konjönktüre göre hareket edip, ülkemizin ve devletimizin aleyhinde hangi yapı ve örgütler varsa onlarla işbirliği halinde çalışırlar. Onların dostlukları da, düşmanlıkları da aynı gaye içindir; Türkiye'yi zayıf düşürüp, nihai olarak ele geçirmek. Taktikleri ise hep aynı; böl, parçala ve yönet...

Yaklaşan seçim öncesinde bu görünmez elin yurt içi maşaları gene devrede. Stadlarda, meydanlarda, partilerde ve her yerde....

Aman dikkat! Bu defa oyun büyük...

Bunları nasıl mı tanıyacaksınız?

Çok basit, "uluyorsa kurttur, yalıyorsa ittir"...

Esen Kalın...