Benim, diaspora dediğim ve ısrarla karşı çıktığım ama geç de olsa kabul gören fikrim üzerine Iğdır'lıların hem İstanbul'da hem de Kocaeli/Gebze'de kurdukları Iğdır Federasyonlarının KAI'yi kullanıp, küçük kırpıntı, çıkar ve siyasi rantlarına kurban edenlerin önüne geçmeye çalıştıklarını görüp, 'Darısı Kars'lıların, Kars Federasyonu kuracakların başına..' dediğim şu günlerde aklıma takılan sendikalar, stk'lar neredeler acaba?
Bilmem ama kendisinin ve merkezinin nerede olduğu bilinmeyen ama ülkede olduğu gibi dünyanın bir çok yerine birim başkanı atayan derneğin kongresinin olduğunu ve bu kongrede biri milletvekili diğeri belediye başkanı olan hayali başkanın aday olduğunu bu yetmez gibi her yıl düzenledikleri sözde eğitim desteği ile güzel pozlar verip, topladıkları paranın hesabını vermeyenlerin etkinliğini görünce aklıma geldiler sanırım.
Çünkü sanırım sizlerde farkındasınızdır Rusya-Ukrayna görüşmelerinin İstanbul'da başladığı günden bu yana neredeyse cami dernekleri bile öyle ya da böyle de olsa görüşlerini açıklarken başta bizim ünlü kazcılar ve sınır kentlerini temsil ettiklerini iddia edip, sınır, gümrüğünün nerede olduğunu bilmeyenler olmak üzere stk'lardan bu konuda da bir ses yok.
Halbuki daha önce ilk kez Belarus'ta başlayan ardından iki kez ülkemizde bir araya getirilen iki savaşan ülke temsilcileri konusunda kimi karşı çıktı, kimi yanında yer aldı..
Ama birçok konuda olduğu gibi bu önemli süreçte ortada gözükmeyen, yaşananları kenardan seyreden yine o ünlü, ünsüz, çantada, cepte olan ünlü, ünsüz stk'lar ve onları bir çatı altında birleştirme iddiasında bulunup, bir iki köy derneğini veya korsan, kâğıt üzerinde oluşturdukları hayali masa başı federasyonlarla yeni moda olan konfederasyonlar kurup, kâğıt üzerinde kendilerine üye kaydetmekten öteye gitmeyen bölgenin sözde temsilcileri dernekler, federasyonlar ve de konfederasyonlar oldu.
Savaş değil stk'lar diyorum çünkü daha önceki asıl adı Kürt sorunu olan ama tepki almasın diye adı barış süreci konulan o günlerdeki gibi bugün Rusya ve Ukrayna'yı barıştırma çabalarının başladığı ilk günlerde siyasiler gibi stk'larn da ortaya çıkıp artı ya da eksi görüşlerini belirtmesi, gerekmez miydi?
Bu yönde edindiğim gözlemlerimi değerlendirirken aldığım bazı haber ve duyumlara göre bu sözde sendika, federasyon, konfederasyona üye olan birçok oluşum ve dernekte de bulunanlardan bir hayli rahatsız olduklarını zaten hemen hepimiz biliyoruz...
Neyse asıl konumuza barış süreci karşısında sus pus olan dernek ve federasyonlara dönelim.
Evet, bu ülkede yıllardır yaşanan iç çatışmaların artık bitmesi bitirilmesi için toplumun tüm kesimlerince desteklenen Ankara- İmralı görüşmelerinin yaşandığı ve başta insanların ölümünün önüne geçildiği, ekonominin belini kıran yeşil dolarlarla alınıp, dağa taşa atılan silahların sustuğu o aranan dönemin getirdiği barış havasının estirdiği rüzgâr da toz duman olan bu ünlü ünsüz ve de çoğu çantacı stk'lar şu 35 günden fazladır süren Rus/Ukrayna savaşı konusunda ne gibi bir düşünceleri olduğunu neden açıklamaz, niye susarlar...
Ve kaz, iftar hariç her konuda olduğu gibi bu konuda da düşünceleri çokda bilinmeyen ve yaşanan toplumsal sorunlar hakkında bir fikir açıklamaktan bile aciz olan sendika, stk ve federasyon yetmedi konfederasyonlar ne zaman hangi işe yarayacaklar?
Bilmiyorum ama en son nüfus sayımında 2 bin kişinin daha göç ettiği serhattan bi haber yaşadıkları gibi sanırım bu önemli süreci de görmezden gelerek gerek Kafkasya'ya sınır olan, gümrük kapılarının biri kapalı diğeri açık ama kapalı gibi olan memleketim Ardahan’ı,gerekse batı kentlerinde bulunan hemşehrilerimizi, üyelerini kurtarmaya devam ediyorlar...,
Toplumun büyük bir kesiminin çokda umurlarında olmadığı ve her geçen gün biraz daha kan kaybeden dernek, federasyon ve konfederasyonlar sabah kahvaltı, akşam yemek demekten başka bir iş yapmadıklarına şahit olduğumuz şu İstanbul'da bunları izleyen meslektaşlarımın da bu ünlü ünsüz stk'lardan aşağı kalmadıklarına da şahit oldum.
Benim başımda bulunduğum Ardahan Gazeteciler Cemiyeti’nin federasyona katılmasına tepki koyan Rodi Baz gibi bir kaç yorumcu dışın da gerek gazetelerinin, gerek ise sitelerinin sayfalarını dernek ve federasyonların kahvaltılı, bol rakılı yemeklerine çarşaf, çarşaf ayıran İstanbul’daki meslektaşlarımın birer şımarık çocuk gibi sürekli şişirilip, tembelleştirdiği bu dernek ve federasyonlarımızın artık ne yaptıklarını az da olsa düşünmeleri gerektiğini bile kimse dillendirmez söylemez, yazamazlar mı acaba?..
Bilemiyorum ama yıllardır aynı kare ve konularla görüp, bildiğimiz dernek ve federasyonların başta Ardahan’ında içinde bulunduğu doğuyu olmak üzere tüm ülkeyi rahatlatan barış sürecinde, Irak'ta, Suriye'de olmadıysa da en azında sınırlarımız da yaşananlar için ya tek tek, ya da topluca bir açıklama ile destek vermeleri gerektiğini, meslektaşlarımın da bunu kendilerine hatırlatmalarını umuyorum.
Ciddi dernekçilik ve federasyonculukla gerek Ardahan’ın gerek ise ülkenin birer ciddi sivil toplum örgütü olmaları istenen Ardahan adını taşıyan dernek ve federasyonlarımıza olan umudum sürerken lahmacuncuda kurulanlar, işkembecilerde basın ve sanatçılarla bir araya gelenler ve kendi merkezlerine değil belediyelerin beleş köhne binalarındaki dernek odalarında ya da memur oldukları belediyelerin kendilerine sağladığı makamlarda iş yaptıklarını sandıklarına da şahit oluyorum, bir dönem memleketimin adını her köşesine yazdırdığım ama bu stk'lardan aşağı kalmayan hayırsız belediye başkanı hemşomun olduğu şu İstanbul ve ekonomik sıkıntı ile aç kalan ülkede birileri ye babam ye, ha babam ha yani 'Vicdanında ar kalmamış
Utanır damar kalmamış Ha babam ha ha De babam ha ha' türküsünü kazlar eşliğinde yer, dururlar...