Her geçen gün zaman ile olan mücadelemiz daha fazla bir anlam taşıyor.
Belki zaman ile mücadele sürekli vardı.
Ancak bize biçilen yolun yarısını bir hayli geçince mücadele bizim açımızdan daha büyük bir önem taşıyor.
Zamanı yenme imkanımız yok.
Gençlik yıllarımızda karşımıza çıkan her fırsatı “daha zamanımız var” diyerek öteleme gibi bir lüksümüz vardı.
Ancak şimdi yok.
Burada bir detayı da hiç unutmamadan belirtmek istiyoruz.
Bizim nesil dün ile bugün arasındaki geçişleri tam anlamı ile yaşamış var olan değişimlerin nerede ise tamamını yaşamış bir yaş grubu olarak biliniyor.
Çok nadirde olsa bizim nesil 14 mayıs 1950 yılında tek partiden çok partili seçime geçilen zamanı hatırlayabilir.
Bizim nesil 27 Mayıs 1960 ihtilalini de bir şekilde hatırlıyor.
Bu nesil 03 Ekim 1990 yılında Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesini de gördü.
Bizim nesil 26 Aralık 1991 yılında Sovyetler birliğinin dağılmasına da şahit oldu.
Bu nesil Mayıs 1992’de demir yumruk Mareşal Tito’nun başında bulunduğu Yugoslavya’dan önce 6 sonra 9 ülkeye bölündüğünü de dakika dakika takip etti.
Bu yaş grubu siyah beyaz televizyonlardan renkli televizyona geçiş sürecini yaşadı.
Bizim yaş grubu daktiloyu, daktilodan sonra oda kadar büyük bilgisayarlara “Merhaba” dedi.
Bizim nesil şu an elimizde bulunan ve ismi “Cep telefonu” olan bilgisayarların hayatımıza girişine nerede ise günü gününe şahit oldu.
Bizin nesil “asla değişmez” diye düşünülen liderlerin birer birer siyaset sahnesinden silinmesini gördü.
Bizim nesil “Artık iflah olmaz bir daha iktidara gelemez” denilen rahmetli Süleyman Demirel’in altı kez gidişine gittikten sonra da yedi kez gelişine şahitlik etti.
Bu nesil babaları ve anneleri başta olmak üzere çok sayıda akrabasını bir o kadarda fazla arkadaşını toprağa verdi.
Kalanlar ise şu sıralarda 65 ila 90 yaş arasında bir hayat sürüyorlar.
Çoğunun saçları dökülmüş, dökülmeyenler bembeyaz.
Pek çoğunun gözleri görmüyor, kulakları duymuyor.
Önemli bir kısmı bastona ihtiyaç duyarak yoluna devam ediyor..
Ailesi ile birlikte yaşayanlar var.
Huzur evinde tek başında hafta sonu gelecek yakınlarının yolunu gözleyenler var.
İnsanlardan göremediği vefayı evcil hayvanlarda bulan ve kalan ömrünü onlarla geçirmeye çalışanlar var.
Sözünü ettiğimiz tüm bu yaş grubuna ait önemli bir nüfus bir noktada “Zamana inat” yaşıyor.
“Dünyada kalan övünsün” ifadesini olabildiğince boşa çıkarmak adına dünyada kalmak için çaba sarf ediyor.
Zaman ile inatlaşılırmı?
Bu soruya cevap verebilmek zor.
Ancak bizim anladığımız nefes aldığımız her gün bir noktada zamanla inatlaşmak anlamını taşıyor.
Bize düşünde olabildiğince zaman ile inatlaşmak.
Yenemeyeceğimizi bile bile.