Amasya Gümüşhacıköy Çal köyünde, 1989 yılında öğretmen olarak göreve başlamıştım.
Yanımda battaniye, bir iki kapkacak dışında bir şeyim yoktu. Her ilçeye gidişimde bir ihtiyacı alıyordum. Birkaç ay sonra da bir televizyon almıştım.
Odamda ahşap bir masa vardı. Onun üstünde yemek yerdim, yazı yazardım, kitap okurdum, her şeyim onun üstündeydi. Tabi ki televizyon da onun üstüne geldi. Şimdiki gibi ince de değil televizyonlar, neredeyse 50cm kalınlık ve genişlik var.
Masanın yarısı işgal olmuştu.
Muhtar Ali Usta ve köy bekçisi Rus Ali sık sık yanıma geliyorlar, onlar ile birlikte 90’li yılların başında televizyonda yayınlanan, siyasetçilerin açık oturumlarını dinlerdik. (Gerçi programın başında Rus Ali uyku moduna geçerdi.)
Bir gün Ali usta bir teklif yaptı.
“Hoca, bizim atölyede şu televizyona güzel bir sehpa yapalım.” dedi.
Nasıl yaptırırız, diye düşünürken Zandalın Ahmet’ten 3 tane tomruk aldım.
Onları Ali Ustanın atölyesine bıraktı. Kafamdaki sehpayı bir kağıda çizdim ve Ali Ustanın yanına gittim.
"Ali usta, işte tomruklar, şu televizyon sehpasını yapalım mı?"
“Bu tomruklardan bu olmaz, ağır olur. Ben anladım.” dedi ve başladı elindeki hafif malzemeden TV sehpası yapmaya.
“Tomruklardan bana kitaplık ve sofra yap.” dedim.
“Tamam.” dedi.
O gün çay içerek ve çalışarak sehpayı bitirdi.
Kitaplığın taslağını çizdik.
Yer sofrasının da ölçüsünü verdim.
İki kişilik minik bir yer sofram ve kapaklı, camekânlı çok güzel kitap dolabım olmuştu.
Hepsini okulun bitişiğindeki lojmana götürdüm.
Şimdi de bunların güzelce verniklenmesi gerekiyordu. O iş de Sakallının Hasan’ındı.
Bana malzemeyi söyledi ve hepsini ilçeye inince aldım.
Sakallının Hasan, kardeşleri Sadık Kazak ve Mahmut Kazak geldiler, ben çayı demledim, onlar ince işçilik ile boyama işini yaptılar.
Yıllarca bu üç eşyayı kullandım.
İlk önce Çal’dan ayrılırken kitap dolabını komşuya verdim.
Her zaman, Ali Ustayı hatırlayıp ve andığım küçük ahşap yer sofram ve TV sehpam bana on yıllarca arkadaşlık etti.
Ben ve ailem ile birlikte, Trabzon’u, Kars’ı, Çorum’u ve Gebze’yi gezdi.
Bir gün yer sofrasının ayakları küçük oğlumun baskılarına daha dayanmadı öylece gitti.
Şimdi elimde sadece TV sehpası kaldı.
Kıyıya köşeye atıldı.
Balkonda çiçeklere masa oldu.
Bugün eskisi gibi yeniden onu içeri odaya aldım. Üzerindeki tozları bir güzel sildim.
Eskisi gibi üzerinde yazı yazdım, eşya koydum.
Ali ustayı, Sakallının Hasan'ı ve diğer Çallıları andım.
Bu sırada orta yerine ayağımı dayayınca, maalesef dayanamadı.
Kırılmadan durdum.
Şimdi nasıl biraz daha yaşatırım diye düşünüyorum.