Binlerce canı yitirdiğimiz 17 Ağustos 1999 gecesi, hayatımızda acısı unutulmayacak bir iz bıraktı.

Peki kanayan yaramız olan deprem gerçeği ile 24 yılda ne kadar yüzleşebildik?

Hafızalarımıza kazınan o büyük Marmara depreminden bu yana 24 yıl geçti ama yaraları hâlâ silinmemişken, Merkezi Kahramanmaraş ve Hatay olan, asrın büyük 2felaketi ile yıkıldık.

Uzmanlar, Akademisyenler Marmara depreminin ardından 24 yıl geçmesine rağmen hâlâ büyük İstanbul depremine hazırlıksız olduğumuz ortak görüşünde birleşmişken, yaşadığımız bu 2 deprem bizim yine sınıfta kaldığımızı gösterdi.

Peki depremin yıkıcı etkilerini minimize etmek için ne yapılmalıydı?

Geçmiş yıllarda olduğu gibi, tüm uzmanların bu soruya cevabı,

“Gerçek kentsel dönüşüm”.

Aslında 2000’lerin başında başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında kentsel dönüşüm yapılıyor.

Fakat deprem profesörlerine göre bu dönüşüm gerçek, yani olması gereken bir kentsel dönüşümü ifade etmiyor.

Niye mi?

Bunun yanıtını şöyle veriyorlar:

“Hali hazırda yapılan dönüşüm, var olan boş alanların yapılaşmaya açılmasını ve yıkılarak yeniden yapılacak binaların yıkılandan daha yüksek ölçekte yapılmasını kapsıyor.

Kentsel dönüşüm bu şekilde uygulandığından aslında hatalı.

Yık-yap çözüm değil.

Gerçek dönüşüm, boş alanların ve yeşil alanların da hesap edilerek, çevre düzenlemesinin yapılarak, sokak ve cadde genişliklerinin de düşünülerek hayata geçirilmesiydi.”

‘72 SAATİ UNUTMAYIN’

Profösör, uzman, akil, basireti açık olan kişiler, deprem olduğunda, 72 saatin oldukça kritik olduğunu  ifade ediyor. ( bunu yine acı bir şekilde tekrar gördük ).

Peki 72 saat nedir?

72 saat, afet daha olmadan riski, afet olunca yönetebilecek seviyeye indirgemek olarak ifade ediliyor.

Bu sürede kişilerin herhangi bir kurumdan yardım gelmeyeceğini bilerek 3 gün boyunca kendilerine yetebilmeleri demek. 72 saat unutulmaması gereken bir gerçek.

“Toplanma alanı deyince Japonya’ya bakmalıyız.

Japonya’da parklar depremde yaşamak için hazırlanmış, 3 gün yetecek su tankları var, seyyar tuvaletler kurmak için sistemler var. Yemek stokları ve kurtarma ekipmanları için depolar var. Bizde 24 yıl geçti, benzer tek bir örnek bilmiyorum.”Bir toplanma alanında olması gereken özellikler “Öncelikle geniş, boş bir alan olmalı. Altyapısı, çevre güvenliğinin olması lazım, gıdalar, ilaç, su olması lazım. Bir depolama alanı olmalı ki insanlar temel ihtiyaçlarını hayat normale dönene dek karşılayabilsin. Elektrik, jeneratör, tuvalet gerek. O yüzden bu bildirilen yerler toplanma alanı kabul edilemez. Orada yeme-içmetuvalet sorunu yaşanacak. Karşılanamazsa hastalıklar ortaya çıkacak. Afet üstüne afet demek bu.

Ülkemiz topraklarının büyük çoğunluğu, başta deprem olmak üzere çeşitli afet risklerini taşımaktadır. OECD tarafından yayınlanan “Bir Bakışta Devlet Yönetimi 2017” raporuna göre,36 ülke arasında Türkiye bir yıl içinde yaşanan afet sayısı bakımından dördüncü (1980–2016 döneminde yılda 7,2 afet),afetlerin yol açtığı hasarın büyüklüğü bakımından ise yedincidir. Her bir afetin Türkiye ekonomisine verdiği zararın 1.67 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir.

Bu kadar ciddi risk altındaki ülkemizde, afet ve acil durum yönetimi konusu yaşamsal derecede önemli ve doğru bilinmesi gerekli konuların başında gelmektedir. Bu nedenle bu konuda doğru ve faydalı bilgiyi dünya ölçeğindeki kriterlere uygun olarak üretmek, paylaşmak, kolay ulaşılır kılmak, afet sırasında ve sonrasında nasıl hareket edilmesi gerektiğinin bilinmesi açısından önem arz etmektedir.

Buradan hareketle değinilmesi gereken önemli bir husus, afet sonrası acil toplanma ve geçici barınma alanlarına ait konum, kapasite ve kullanım stratejilerinin üst ölçekli çevre düzeni planlarından (ÇDP) başlayarak, 1/5000 ölçekli nazım planlar ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına kadar hiyerarşik düzen içerisinde, paftalarda çizim ve plan notu olarak, raporlarda ise plan kararları bölümü olarak yer alması gerektiğidir. Resmi/onaylı plan belgelerinde yer almayan, ilke/tavsiye düzeyinde kalan veya yerel karar vericilerin inisiyatifine/sübjektif tutumlarına açık düzenlemelerin uygulamada etkili olamayacağı değerlendirilmektedir. Bu konuda yetkili tüm kurumların koordinasyon içinde çalışması şarttır.

Lütfen önemle bundan böyle en azından mevcut boş alanları yapılaşmaya açmayalım.”